Sıra sende
Vaktin birinde karşı tarafı dinlemeden, haklılığına veya haksızlığına bakmadan karar veren, astığı astık kestiği kestik bir hükümdar varmış. Hükümdar bir gün hanımı ile sarayın bahçesinde dolaşmaya çıkmış. Sarayın bahçıvanı da o sırada bahçenin bakımı ile uğraşıyormuş. Hükümdar ile eşinin o tarafa doğru geldiğini görünce rahatsız etmemek için ortadan kaybolmak maksadıyla aceleyle sağa sola bakmış ancak gidecek bir yer bulamayınca yanındaki ağaca tırmanmış yaprakların arasına gizlenmiş.
Hükümdar ile eşi aksilik o ağacın altına oturmuş yalnızlığın verdiği rahatlıkla konuşurlarken kraliçe ağacın altına uzanmış. Kraliçe yukarı doğru bakınca yaprakların arasında bahçıvanı görmüş. Derhal toparlanıp hiddetle bağırmaya başlamış: ” Seninle baş başa konuşamayacak mıyım ? Adamların bizi hep takip mi edecek ?”
Hükümdar şaşırdı : ” Ne oldu? Birileri seni rahatsız mı etti?” Hükümdarın eşi ağacın üstünü gösterip: ” Baksana, adam tepemize çıkmış bizi dinliyor?”
Hükümdar kafasını kaldırıp bahçıvanı görünce tüm hiddetiyle bağırmaya başlamış. Eli ayağı titremeye başlayan bahçıvan o korkuyla pat diye aşağı düşmüş. Bu arada hükümdarın sesini duyan korumaları da koşarak gelmiş. Hükümdar: Derhal celladı çağırın, gelsin diye emir verdi. Bu arada kendine gelen bahçıvan hükümdarın eteklerine sarılıp af dileyerek olayı anlatmaya çalışıyordu. Fakat hükümdar adamlarına tekrar bağırdı:
” Nerede kaldı bu cellat şu adam hala konuşuyor biraz daha gecikirse celladı cellada vereceğim.”
Bahçıvan dedi ki:
” Efendim biliyorum ömrümün sonuna geldim. Ölmeden size önemli bir hadiseyi anlatmak istiyorum. Beni dinlemenizin bir zararı olmaz, gidecek bir yerim de yok. Anlatacağım bu hadise hem benim hem de sizin için çok önemli. Ondan sonra cellat boynumu vurabilir.”
Hükümdar bu çok önemli hadiseyi merak etmişti, zaten bahçıvanın da kaçacak hali yoktu. Bahçıvana dönüp:
” Anlat bakalım. Ancak ölümden kurtulacağını sanıyorsan, boşuna ümitlenme!” diye ikazını da yaptı.
” Sultanım benim babam da bir hükümdarın bahçesinde benim gibi bahçıvandı. Sarayın bahçesinde bir ceviz ağacı vardı. Bu ağaçta her sene bir adet ceviz yetişirdi. Tam olgunlaşıp koparılacağı zaman ceviz kayboluyordu. Hükümdara bu cevizi yemek bir türlü nasip olmamıştı. Nihayet hükümdar bir gün babamı çağırtıp emrini bildirmiş:
” Bu sene de bana ceviz getirmezsen, kesin olarak bil ki kellen gidecek.”
Ölüm sıkıntısından kurtulmak için babam artık ceviz ağacının altında yatıp kalkıyor o tek cevizin olgunlaşmasını bekliyordu. Cevizin tam koparılma zamanı gelmişti, sevinç içinde cevizi koparacakken bir karga gelip cevizi kaptığı gibi uzaklaşmış.
Babam arkasından bakakalmış, ancak yapacağı bir şey de yokmuş. Karganın arkasından, ‘ Benim sonumun gelmesine sebep oldun. Bu yaptığın yanına kalmasın. Senin de sonun gelsin’ diye dua etmiş.
Bu sırada büyük bir kartal karganın peşine takılmış, bir pençe attığı gibi karganın işini bitirmiş. Babam aşağıdan kartala bağırmış: ‘ Ey kartal; kimsenin yaptığı yanına kalmaz. Senin sonun da yakındır. Sen de sıraya girdin!’
Derken bir avcının kartala nişan alarak okunu fırlattığını görür. Ok hedefe isabet ederek kartalı cansız yere düşürür. Babam avcıya bağırır:
‘ Ne yaptın? Şimdi sen de sıraya girdin!’
Avcı babamın sözlerinden hiç bir şey anlamaz, arkasını dönüp giderken babam birden avcıya bağırmaya başlar:
‘ Aman dikkat yılana basmak üzeresin’
Lakin avcı daha ne olduğunu anlamadan avcıyı bacağından ısırmış, zehrini avcının bacağına boşalttıktan sonra kıvrıla kıvrıla oradan uzaklaşmaya başlamış. Babam yılanın arkasından bağırmaya başlamış:
‘ Ey yılan senin de sonun yakındır! Sen de sıraya girdin!”
Tüm bu olaylar olurken ben de babamın yanındaydım. Uzaklaşmakta olan yılanı görünce, elime geçirdiğim sopayı kapıp yılanın peşine takıldım. Babamın, ‘ Yapma evladım!’ demesini o heyecanla duymamış elimdeki sopayı yılanın başına var gücümle vurarak yılanı öldürmüştüm.
Bunu gören babam perişan olmuştu. Yanıma yaklaşarak: ‘ Üzüntülü bir halde, niye beni dinlemedin? Şimdi sen de sıraya girdin. Ancak olan olmuştu ve yapacak bir şey yoktu!”
Neticenin nereye varacağını anlayan hükümdar, bahçıvanı öldürttüğü takdirde sıranın kendisine geleceğini anlamıştı. Korkuyla:
” Gözüme gözükme; seni bahçıvanlıktan men ediyorum bir daha gözüme gözükme ” diye bahçıvana bağırdı.
Okumak isteyebilirsiniz
Servetine güvenme