Üveys el-Karani’nin yolculuğu
Yemen’de deve çobanlığı yapan, yaşlı anasından başka kimsesi olmayan, yoksul bir genç yaşardı. Peygamberimizi görmeden Müslüman olmuştu.
Sürekli çölde yaşar, putlara tapmaz, Allah’a ibadet etmek ve develerini gütmekle vakit geçirirdi. Çobanın köyünde kendisi ve anasından başka herkes putlara tapardı.
Bu şekilde yıllar yılları kovaladı çoban ve annesi yaşlandı. Çobanın dindarlığı her geçen gün arttı. Sonunda Allah’ın büyük velilerinden biri oldu. Ünü her tarafa yayılmış kendisini Üveys el-Karani diye çağırmaya başlamışlardı.
Anacak mutlu değildi. Zira Peygamberimizden ayrı ve uzak yaşıyordu. Peygamberimizi özlüyor. Ona yakın olmak, Onu görmek ve Onunla konuşmak istiyordu. Annesi çok yaşlanmıştı ve ona bakacak kimse olmadığı için onu bırakıp ayrılamıyordu.
Bir gün annesinin elinden tutup önünde diz çöktü:
” Anne dayanacak gücüm kalmadı. Peygamber efendimizi görmek istiyorum, çabuk gider gelirim. Fazla vaktimizi almaz.”
Üveysin annesi duygusal bir sesle:
” Benim melek evladım! Peygamber aşkı senin aklını başından almış. Buradan Medine’ye bineksiz, yayan olarak senin yolculuğun haftalar sürer. O sıcak çöllerde bineksiz olarak günlerce nasıl gidersin aç susuz kalırsın. Üstelik ben yaşlı ve hastayım beni kime bırakıp gideceksin.
Üveys kararlılıkla:
” Peygamber Efendimizi bir kere bile olsa görmek istiyorum. Bunun için her sıkıntıya göğüs gerecek ve katlanacağım! Yeter ki sen izin ver.”
Üveys’in annesi çaresiz kalmıştı:
” Pekâlâ, madem çok istiyorsun, git…Ancak bir şartım var.”
Üveys sevinçle annesinin elini öperek:
” Her şartın başım üstüne!” dedi.
” Medine’ye gidince doğruca Peygamberimizin evine varacaksın. Kapıyı çalacaksın. Eğer Peygamberimiz evde değilse, hemen geri döneceksin. Beklemek yok. Anlaştık mı?”
“Evet.”
Üveys hazırlıklardan sonra yola çıktı. Haftalarca çölde yolculuk yaptı. Hiç bir zorluğa aldırmadı. Nihayet bir sabah Medine’ye vardı. Peygamberimizin evini sora sora buldu. Evin kapısını heyecanla çaldı. Kapıyı Peygamberimizin hanımı açtı. Üveys heyecanla ” Resulullah evde mi? ” diye sordu.
Validemiz merakla bu garip adama baktı. Yavaşça:
” Sen kimsin?” diye sordu.
“Adım Üveys el-Karani. Deve çobanıyım. Yemen’den Resulullah’ı görmeye geldim.”
Validemiz hayretle Üveys’e baktı . Şaşkın bir ses tonuyla:
” Yabancısın o halde. Ta Yemen’den buraya kadar sadece Peygamberi görmeye geldin, öyle mi?” diye mırıldandı. Ardından da ” Peygamberimiz Medine dışında; Onu görmek istiyorsan beklemelisin”
Üveys’in yüzü sapsarı kesildi. Titrek sesle:
” Resulullah evde değil mi?” diye sordu.
” Hayır ”
Dünya adeta Üveys’in başına yıkılmıştı. Hüngür hüngür ağlamaya başladı.
” Niye ağlıyorsun?”
” Resulullah’ı evde bulamazsam beklemeden hemen geri döneceğime dair anneme söz verdim. Resulullah’a selamımı söyleyin lütfen!” ” Buluşmamız ahirete kaldı artık! İnşallah Allah bizi Cenet’te buluşturur.”
Üveys ağlayarak Medine’den ayrıldı. Peygamberi görmeyi çok istemesine rağmen , annesine verdiği sözü tuttu. Çünkü, anne hakkının İslam’da ne kadar kutsal olduğunu biliyordu. Annesini üzdüğü zaman, Allah’ı da üzmüş olacağının farkındaydı.
Okumak isteyebilirsiniz
Halifelerin bal tefsiri