Kader var mıdır? Kaderimizi yazan kalem bizim elimizdedir!
Kader var mıdır?
Kader vardır. Gerek kutsal kitaplarda, gerekse de, ruhsal tebliğlerde kaderden söz edilmiştir. Ancak kaderin hangi evrensel yasalar dahilinde çalıştığı halka tam olarak anlatılamamıştır.
Kader vardır.. Fakat bu, bizim dışımızdaki bir başka kudret tarafından alnımıza yazılan bir yazı değildir. En son bilgilerin ışığında konuyu biraz açalım… Doğmadan önce, spatyomdaki rehber varlıklann gözetiminde bizim dünya yaşamımızın temel hedefleri belirlenir. Temel taşlar önceden şekillendirilir. Dünyanın hangi yöresine, hangi şehrine, hangi aileye doğulacağı titiz bir çalışmadan sonra tespit edilir. Doğduktan sonra varlığın o yaşamda elde etmesi hedeflenen sonuçlara ve deneyimlere ulaşabilmesi için başından geçmesi gereken önemli olaylar önceden belirlenir Bu belirlenen olayların meydana gelmesi, o varlık için bir kaderdir. Varlık doğduktan sonra da, belirlenen şartların oluşması için, bazı “bedensiz rehber varlıklar” gerekli düzenlemeleri sürdürürler. Varlık doğduktan sonra tamamıyla özgürdür. Dilediği gibi yaşayabilir. Önceden hedeflediği şeyleri gerçekleştirip gerçekleştirmemesi büyük bir oranda kendisine bağlıdır. Ancak o, bu tutumuyla gelecek yaşamını da belirlemektedir. Yani bu yaşamımız geçmiş yaşamımızın bir sonucudur. Bu yaşamımız da gelecek yaşamımızın bir sonucu olacaktır. Doğmadan önce şekillendirilen hayat planımızın içinde biz özgürce yaşarız. Fakat önceden belirlenmiş temel taşlara basmamız akçınılmazdır.
Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için bir örnek verelim: Dünyada geçirmesi gereken tecrübeleri ve deneyimleri elde edebilmesi için, en az 70 yıl yaşaması planlanarak, bir varlığın dünyaya doğmuş olduğunu düşünelim. Bu varlık belli bir noktada hayat planını baştan aşağı bozacak bir olayla karşı karşıya kalabilir. Örneğin düşecek bir uçağa gidip binmeye hazırlanabilir. İşte bu noktada bazı “rehber bedensiz varlıklar” derhal devreye girerek, olaya müdahale ederler… Bu müdahaleleri; ya küçük bir kaza geçirmesini sağlayarak o varlığın söz konusu uçağa binmesini önlemek, ya da sezgisel kanalına yolladıklan telepatik mesajlarla onu fikrinden vazgeçirmek tarzında olur. Bu tür müdahaleler, varlıklann önceden belirlenmiş hayat planlarının tamamlanmasını kökten etkileyebilecek olayları önlemek için devreye sokulur. Onun haricinde varlık hür ve özgürdür. Ruhsal tebliğlerden elde edilen bilgilere göre; söz konusu hayat planları “vazifeli rehber varlıklar”ın gözetiminde, bizzat doğacak varlığın onayı alınarak gerçekleştirilir. İşte konunun bu yönü son derece önemlidir. Hiçbir şey varlığa zorla kabul ettirilmez ve ona, iradesinin dışında istemediği bir alın yazısı yazılmaz. Fakat varlık dünyada belirli bir seviyeye gelinceye kadar, tekrar doğuşlar çemberinin dışına çıkamaz. Ancak bu zorunluluğu da başta kendisi kabul etmiştir. Varlık dünyada yaşarken özgürdür demiştik. Ancak kâinatın her noktasında işleyen “sebep-sonuç yasası” burada da işlemektedir ve varlık neyi ekerse sonunda onu biçme kaderiyle baş başadır. Yani kaderimizi yazan kalem bizim elimizdedir…
Hayat bir imtihansa genel olarak bizler hangi yönlerden imtihan oluyoruz? İnsan yaşadığı hayatta önceden belirlenen hayat planını başarıyla uygulayabiliyor mu, bunu yaparken arınarak yükseliyor mu, yoksa tam tersine geriliyor mu?
Bunlara bakılır. İnsan aklıyla yaptığı tüm işlerden sorumludur. isterse kandırılmış olsun… Dünyada yaşamını sürdüren insan, sürekli bir imtihan içerisindedir. Hangi olay karşısında ne tür kararlar alarak ne tür davranışlar sergilemektedir? Duygu ve düşüncelerine ne derece hâkim olabilmektedir? Kendi iç potansiyelini ortaya çıkartacak bir arınmayı gerçekleştirebilmekte midir? Tüm bu imtihanlardaki başarısı onun tekâmülünü sağlamaktadır. Sınavlardaki başarısızlığı ise hem onun yolunu uzatmakta, hem de sıkıntılarını arttırmaktadır. Kısacası doğru yaşama bilgilerinden imtihan olduğumuzu anlamalyız.
2- Doğru yaşam bilgileri nasıl verilir? Doğru yaşam bilgileri her devrin insanına, o devrin bilgi ve akıl seviyesine göre dinlerde bildirilmiştir. Bugün bilimsel metotlarla ve medyumlar aracılığıyla da bu bilgiler, daha açık bir halde insanlara aktanlmaktadır. Herkesin düşünerek, inceleyerek, akıl ve mantıkla bu konuları değerlendirmesi istenmektedir. İnanç safhasında akıl ve mantık ikinci plandadır. Oysa ki bilim devrinde akıl ve mantık birinci sırayı almış durumdadır. Aklınızla ve mantıgınızla tartın,Olçün, araştırın… Doğru buluyorsanız, yararlı, gerekli ve zorunlu gorüyorsanız özümleyin, uygulayın.Uygulayamadığınzı blği sizin malınız değildir.Onun size hiç bir faydası yoktur.
Kaynak:Yaşanmış erarengiz olaylar(Berrin Türkoğlu)