Bir adet pirinç tanesi
Ufak bir çocuktum eğlence olsun diye rahmetli babaannemle pirinç ayıklıyordum. Yere bir adet pirinç tanesi düştü. Babaannem yere eğilerek pirinç tanesini aramaya başladı. Sağa bakıyor, sola bakıyor taneyi bulmaya çalışıyordu. Çocuk aklıyla ” aman babaanne ” dedim. ” Bir pirinç tanesi için bu kadar sıkıntıya, çabaya değer mi? ”
Rahmetli babaannem bu sözüm üzerine bana karşı öfkeyle doğruldu.
” Hiç pirinç üretilirken gördün mü? Rahat yerinden oturarak ahkâm kesiyorsun. İnsanların ne kadar zorluk çektiğini biliyor musun? Bir pirinç tanesinde kaç kişinin emeği çilesi var hiç düşündün mü?”
Utancımdan başımı yere eğmiş cevap verememiştim.
Aradan yıllar geçti. Babaannem hakkın rahmetine kavuşmuş, ben de Hukuk Fakültesinde okuyordum.
Alain’in proposlarını okurken birden irkildim.
Alain bir insan yerde bir iğne görüp de eğilip almazsa bütün uygarlığa karşı ihanet etmiş olur deyip ilave ediyordu. Bir iğnenin üretiminde binlerce insanın alın teri göz nuru ve el emeği vardır diyordu. Bu cümleler bana babaannemi hatırlattı.
Fakülteyi bitirip doktora için stockholm’e gittim. Sabahleyin traş olmak için lavaboya gittiğimde aynanın yanında ilginç bir not gördüm.
Notta: Lütfen diyordu tıraştan sonra jileti çöpe atmayın. Yanda bir kutu var oraya bırakın. O jileti atmayarak İsveç çelik sanayine yardım etmiş olursunuz.
Hayretler içinde kaldım. Çocukluğumdan beri bir çok çelik eşya üzerinde ‘ İsveç çeliğinden yapılmıştır ‘ yazısını okurdum.
İşte o ülke kullanılmış ufacık jiletin bile çöpe gitmesine gönlü razı olmuyor, ona sahip çıkıyor ülkesine gelen turistlerden bile rica yoluyla yardımda bulunması için uyarıda bulunuyordu.
İsviçre’de belli aralıklarla radyo ve televizyondan bir haber duyurulur. Şu tarih ve şu saatte sokağınıza/Caddenize adamlarımız gelecek. Lütfen hazırlığınızı yapın. Okumadığınız, artık ilgilenmediğiniz veya kullanmadığınız ne kadar kitap, dergi, gazete, ambalaj kutusu veya kağıt varsa kapının önüne koyarak İsviçre’nin kalkınmasına yardımcı olun.
Elektriği, suyu açtıktan sonra kapatmayarak boşa yakmakta veya akıtmaktayız. Hiç kullanmadığımız halde birçok eşya almaktayız bu durumda biz de zalimler sınıfına geçmiyor muyuz?
Her şey o kadar birbirine bağlıdır ki ayıramayız ayırdığımız zaman boşluk oluşur. İlkokul okuma kitabımdaki bir sözü hiç unutmam.
Bir mıh bir nalı kurtarır.
Bir nal bir atı, bir at bir komutanı kurtarır.
Bir komutan bir orduyu, bir ordu bir ülkeyi kurtarır diyordu…
Okumak isteyebilirsiniz
Azrail söylediğinden de güzelmiş