Ondan başka yardımcım kalmadı
Padişahın biri çok ağır ve ürkütücü bir hastalığa yakalanmıştı. O devrin hekimleri tedavisine imkân bulamadılar. Yalnız şu nokta da ittifak ettiler: Şu ve şu şekilde bir insanın ödünden başka bu derdin çaresi yoktur.
Padişah emretti, aradılar, sordular, soruşturdular sonunda istenilen nitelikleri bulunduran bir köylü çocuğu buldular. Padişah, çocuğun annesiyle babasını çağırtarak birçok para ve ihsan karşılığında onları ikna etti. Kadı da, “Padişahın selameti için ahaliden birinin kanı dökülebilir” diye fetva verince yapılacak iş kalmadı. Çocuğu cellada teslim ettiler.Cellat,işini yapmaya hazırlanırken, çocuk başını semaya kaldırarak acı acı güldü. Çocuğun bu hali padişahın merakını çekti, çocuğa dedi ki:
– Bu hal, senin için gülünecek bir hal değildir. Sen niçin gülüyorsun?
Çocuk dedi ki:
– Evladın nazını çekecek, anasıyla babasıydı. Onlar beni değersiz bir menfaat karşılığında feda ettiler. Dava, kadının huzuruna çıkarıldı. Ondan adalet beklenirdi. O da katlime fetva verdi. Siz ise sağlığınızı benim kanımın dökülmesinde görüyorsunuz. O halde Allah’tan başka yardımcım kalmamıştır. İçimden ey Allah’ım, halimi kime şikâyet edeyim. Adaleti ancak senden beklerim, çünkü sen şanı yüce olansın diye dua ederim.
Padişah bu sözlerden çok üzüldü, gözleri yaşardı. ” Masum bir yavrunun kanına girmektense benim ölmem daya iyidir ” diyerek çocuğu bağrına bastı, öptü, okşadı ve birçok bağış ve ihsan yaparak onu serbest bıraktı. Rivayet odur ki padişah o hafta içinde devasız derdinden iyileşti.
Nil kıyısında dolaşırken bir fil çobanı çok güzel bir beyit okumuştu.
Hani her gün çiğneyip geçtiğiniz karıncalar var ya, işte aynen bunun gibi bir gün sizi de filler ezer geçer.
Okumak isteyebilirsiniz
İşimi dileğimi istemeye sana gelmem