Şer bildiğin şeyde hayır vardır
Her akşam olduğu gibi Sami yine facebbok’ta dolaşıyordu. Her gün paylaşımlarını takip ettiği sayfaya göz atıyordu. Asıl maksadı sayfa değil sayfaya yorum yapan Gizem isimli kızdaydı. Gizem her akşam sayfaya mütevazi yorumlar yapardı… Sami kıza uzaktan uzağa hayranlık beslerdi. Defalarca kıza mesaj yollamak istemiş ancak bir türlü cesaret edememişti. En sonunda tüm cesaretini toplayarak kıza arkadaşlık isteği gönderdi. Bir kaç saat sonra siteye girdiğinde isteğinin kabul edilmiş olduğunu gördü. Hemen kızın sayfasını kontrol etmeye başladı. Tuhaf olan bir şey vardı, kızın arkadaşlık listesinde Sami’den başka erkek yoktu. Onun arkadaşlık isteğini neden kabul etmişti?
Sami ertesi gün bir mesaj attı. Selamlaşma, tanışma derken iyi anlaşmışlardı. Sami aklına takılan soruyu sordu.
– Neden arkadaşlık listende benden başka erkek yok.
– Helal olmadıkları için.
– Beni niye ekledin?
– ……
– Cevap verir misin?
– Bilmiyorum..
Anlamıştı kızın da kendisine karşı ilgisi vardı. Aralarında bir aşk başlamıştı. Gizem her fırsatta Sami’ye dinin güzelliklerini anlatıyordu, her kelimesinde Allah aşkı vardı. Sami’de en çok Gizem’in o yanını seviyordu. Sabahları namaza kaldırmak için uyandırmasını, vakit namazlarında ” Namazını kıldın mı?” diye hatırlatmasını, teheccüd namazına kaldırmasını, her gün bir cüzü paylaşarak hatim indirmeyi teklif etmesini, her şeyini seviyordu Gizem’in. Meğer dinini sadece 5 vakit namaz kılmakla, bir ay oruç tutmakla koruyacağını sanan Sami ne kadar çok eksiği olduğunu anlamıştı. Uzun zaman sonra birbirlerine ” aşkım, canım ” bile demeyen bu iki kişi artık evlilik aşamasına gelmişlerdi. İşin ilginç yanı bu iki aşık birbirlerini hiç görmemişlerdi. Görmek istememişlerdi. Aslında Sami hem istiyor hem de merak ediyordu. Gizem her şeye razıydı. Sevdiği insanın yüzünü hiç merak etmiyordu zira onun yüreğini sevmişti. Sonunda Sami’nin isteği üzerine buluşmak için anlaşıldı. Sami Afyon’dan Sivas’a gidecekti sevdiğini görmek için. Gizem’in yanında kuzeni olacak böylece baş başa kalmamış olacaklardı. Beklenen gün gelmiş Sivas’a giden Sami belirlenen çay bahçesinde söylenilen masaya doğru ilerliyordu. Kalbi yerinden fırlayacak gibi atıyordu. Masada oturan iki bayanın yanına gelerek selam verdi. İki bayan ayağa kalkarak selamı aldılar. Eli ayağına dolaşmıştı Sami’nin. Sandalyeye oturdu.
” Beklediğimden çok daha güzelsin ” dedi.
Ama bu sözleri Gizem’e değil Gizem’in kuzenine bakarak söylemişti. İki kuzen ne yapacaklarını şaşırmışlardı.
Sami ters giden bir şeylerin olduğunu sezince.
” Bir hata mı ettim?” dedi.
” Gizem benim ” dedi, az önce güzel olduğunu söylediği bayanın yanındaki.
Kısa bir sessizliğin ardından konuşmalar başladı. Gizem hem utanıyor, hem de yaşananlardan dolayı canı sıkılıyordu. Sami ise hayal kırıklığına uğramıştı. Gizem hayalindeki insan değildi. O güzel birini istemişti. Oysa Gizem güzel biri değildi. Hata yaptığını düşünmeye başlamıştı. Gizem güzel değildi onu yanına yakıştıramıyordu.
Bir saatlik oturmanın ardından Sami oradan ayrılarak otobüse binerek dönüş yolculuğuna başladı. Eli bir türlü telefona gidip Gizeme mesaj yazmaya varmıyordu. Sonunda uzunca bir mesaj yazarak gönderdi.
” Bir yeni mesaj ” yazısını gören Gizem heyecanla mesajı açtı. İçinden kim bilir ne güzel şeyler yazmıştır diye geçirdi.
” Gizem sen çok iyi bir kızsın ” diye başlıyordu mesaj. Daha cümlenin başı Gizem’in beyninde şimşekler çakmasına neden olmuştu. Mesajın devamında kendisini beğenmediğini ve evlenemeyeceğini yazıyordu. Gözünden yaşlar boşalıyordu. Kuzeni telefonu çekip aldı Gizem’in elinden, o da okudu. Birbirlerini seven iki insan nasıl olur da ayrılırlardı.
Gizem günlerce ağladı. Namazlarını bile eski huşu içinde kılamıyordu. Dünya ile ilişkisini kesmişti. Sürekli Sami’nin profiline bakıyor ne yaptığını merak ediyordu. Bir zaman sonra ” nişanlı ” yazısını gördü Sami’nin profilinde. Gizemin dünyası yıkılmıştı. Dininin en büyük günahlarından olan intiharı bile düşünmeye başlamıştı. Bu dünyada onsuz yaşayamazdı. Mutfağa koştu. Bulduğu tüm ilaçları alarak odasına çekildi ve kapıyı kilitledi. Yatağına oturdu hem ağlıyor hem de elindeki ilaçlara bakıyordu. Ağlarken üstüne düşen ağırlık sonucu uykuya daldı.
Rüyasında Sami’yi gördü. Sami bir ateşe doğru koşuyordu. Gizem’de onun ardından yetişmek için koşuyordu. Ateşin kenarına geldiklerinde Sami ateşe girmişti. Ateş Gizem’i de çekiyordu. Gizem ateşten kaçmaya çalışıyor ama beceremiyordu. Sonra bir el tutup Gizem’i ateşten çekti. Kimin eliydi bu. Kimse görünmüyordu. Bembeyaz bir nurdu sanki. Ve bir ayet yankılandı Gizem’in kulaklarında.
” Sizin hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde hayır vardır. Allah bilir, siz bilemezsiniz.”
Gizem uyandığında halâ ağlıyordu. Fani bir aşk için nasıl olmuştu da intihar etmeyi düşünmüştü. Tövbe istiğfar ederek elindeki ilaçların hepsini çöpe attı.
Ve aradan yıllar geçti.
Gizem bir imam ile evlenmişti. Düğünlerinden sonra eşiyle umreye gitmişlerdi. Gizem hayalini kurduğu evliliği yapmıştı. Dünya tatlısı bir kızları olmuş, kızlarının İslama uygun şekilde yetiştirmişlerdi.
Güzel bir gündü eşi onu ve kızın alıp bir parka götürmüştü. Onlara bir sürprizi vardı. Gizem meraktan çatlamak üzereydi. Eşi cebinden bazı kağıtlar çıkardı.
– Bu ne?
– Bil bakalım.
– Hadi meraktan çatlatma söyle.
– Dünyada en çok istediğin şey ne?
– ?
– Senden gizlice ikimiz için hac başvuruşu yapmıştım. Seçilmişiz, bu yıl hep beraber Hacc’a gidiyoruz.
Gizem sevinçten ağlıyordu. Eşine minnettarlıkla bakıyordu. bunca yıllık evliliklerinde eşi onu hiç üzmemiş incitmemişti. Aynı şekilde o da eşini hiç incitmemişti.
Tam o sırada kızları ağlayarak yanlarına geldi.
– Şuradaki kız bana hakaret etti anne, öcü gibi giyinmişsin dedi.
Kızları yaşıtları gibi değildi. Başını kapatır, elbise giyerdi. İlerde oynayan kız çocuğu ise neredeyse çıplak bir kız çocuğuydu. Gizem hemen yerinden kalktı. Amacı kalp kırmak değildi. Belli ki kız çocuğunun ailesi bilinçli bir aile değildi. Kızının elinden tutarak çocuğun ailesinin bulunduğu masaya yöneldi. Masada açık seçik giyinmiş, ağzında sakız çiğneyen bir kadın ve önünde bira şişesi duran bir adam oturuyordu.
– Hanımefendi, biraz konuşabilir miyiz, dedi.
– Sizinle ne konuşacakmışım ki?
– Ne var ki bizde?
– Küçücük çocuğun beynini yıkamışsınız, şunun haline bakın. Hangi devirde yaşıyoruz.
Konuşmanın başından beri arkası dönük olan adam.
– Canan biraz sakin olur musun, ileri gidiyorsun dedi.
– Gizem donup kalmıştı. Bu ses kesinlikle Sami’nin sesiydi sanki yılların derinliklerinden gelmişti. O sırada adam arkasını döndü. Evet bu Sami’ydi. Gizem’i birden bire karşısında gören Sami şoke olmuştu. Utandı başını öne eğdi. Gizem hareketsiz kalakalmıştı hareketsizce öyle duruyordu. Samiyi gördüğü için değil, Sami’yi o halde gördüğü için şaşkındı.
Kadın:
– Kadın şu yobaza bakın, şidi de kocama göz koydu, demeye başladı.
Ve Gizem’in kocasına seslendi.
– Karına sahip çıksana, milletin kocasına asılıyor.
Gizemin eşi yerinden kalktı. Gitti eşinin elinden tuttu ve arkalarını dönüp yürümeye başladılar. Sami.. Ah Sami.. Gizem’den ayrıldıktan sonra abdestli, namazlı olduğu söylenen biriyle evlenmişti. Evlendiği kızın güzelliği dillere destandı. Tam da Sami’nin istediği gibiydi koluna yanına yakışıyordu. Ancak evlendikten sonra ters giden bir şeyler olmuştu. Canan ailesinin baskısıyla kapandığı için evlenir evlenmez açılıp saçılmıştı. Günah günahı çağırmış, ikiside gitgide bataklığa saplanmıştı. Sami içkiye başlamış eşiyle kumar partilerine gider olmuştu.
Allah’ın bir olduğundan, Peygamberin varlığından bi haber olmuşlardı.
Gizem onların yanından ayrılırken eşinin eline sımsıkı sarılmıştı. İçinden binlerce defa şükrediyordu. Nasıl bir hatadan korunduğunu şimdi anlamıştı. Gördüğü o rüyayı hatırladı. Sami’nin ateşe düştüğünü, kendisinin nasıl kurtulduğunu anımsadı. Ve ayet bir kez daha yankılandı kulaklarında ve beyninde.
” Sizin hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde hayır vardır. Allah bilir, siz bilemezsiniz.”
Ve Gizem şu cümleyle Rabb’ine seslendi:
Okumak isteyebilirsiniz
Namaz kılan adam