Namaz kılan adam
Vaktiyle dergahın birine bir adam konuk olmuştu. Adam din yolunda gayreti kendisine azık edinmişti. Bir gece sabaha kadar namazdan başka bir şeyle meşgul olmamak niyetiyle dergahın mescidine gitmişti. Gece olup etraf kararınca bir ses duyuldu. Adam, kemal sahibi birinin mescide geldiğini sandı. Gönlünden,
” İçinden böyle bir insan mescide ancak ibadet etmek için gelir. İyi oldu. Böylece kâmil bir adam namazımı görüp, ibadetimi duyacak!” diye geçirdi.
Bütün gece sabaha kadar ibadet etti, bir an bile ibadeti bırakmadı. Bir hayli dua etti, ağlayıp inledi. Kâh tövbe etti, kâh istiğfar…
Müstehap ve sünnetleri yerine getirdi. Kendisini adam akıllı iyi gösterdi.
Tan yeri ışıyıp etraf ağarınca mescid aydınlandı. Adam bir de baktı ki, mescidin köşesinde bir köpek yatmış uyuyor. Bu dertle canı yandı, kanı kurudu… Göz yaşları yağmur gibi kirpiklerinden damlamaya başladı… Gönlü utanç ateşiyle öyle bir yandı ki; içinden çıkan ahlarla dili de yandı, damağı da…
Kendi kendine dedi ki:
” Edepsiz adam! Allah (c.c.) seni bu gece şu köpekle terbiye etti. Bütün gece şu köpek için ibadette bulundun. Ne olurdu, bir gecelik de Allah (c.c.) için uyanık kalsaydın. Senin, bir gece bile Allah (c.c.) için riyasızca ibadet ettiğini görmedim…
Ey riyakâr adam! Nice köpekler var ki senden daha iyi. Bir bak kendine! Köpek nerede sen neredesin? Utanmazlığın yüzünden riyalara gark oldun. Allah’tan utanmaz mısın sen? Kendi kadrini, mevki ve dereceni gördün ya! Bu şekilde muvaffak olmaktan artık ümidini kes! Bu alemde, bu halinle senin elinden bir iş gelmez. Gelse bile ancak köpeklere layık bir iş olur. Bilmem ki, neden şeytana eş olursun? Niçin nakşa kapılıp sersemleşirsin?”