Zahmet etmeyen rahmet bulamaz
Zamanın birinde dervişin biri Allah-u Teala alemdeki tüm canlının rızkına kefildir, öyle ise ben, ” şu caminin bir köşesine çekilip tüm vaktimi ibadetle geçireceğim, hiçbir iş yapmayacağım, nasıl olsa rızkım ayağıma gelir ” demiş ve kendine münasip bir köşe bulup, postu sermiş.
Bir gün, iki gün, üç gün derken, şadırvandaki sudan başka bir şey boğazından geçmemiş. Biçarenin midesi sırtına yapışmış, artık ne elinde, ne dizinde ne de dilinde, derman kalmamış.
Bir gün cemaatten hayırsever bir adam, büyükçe bir tepsi nefis börek yaptırıp camiye gelmiş. Çoluğa çocuğa, düşküne fakire, etrafta kim varsa bölüp bölüştürüp vermiş. Köşesinde iki büklüm, tespih böceği gibi büzülüp kalmış olan derviş, üzerinde dumanı tüten börek tepsisini görmüş ama, hayırsever adam dervişi görmemiş. Başka isteyen var mı diye sormuş ses çıkarmaya başlamış derviş, büzüştüğü yerden, ” öhö öhö de öhö ” diye bir işaret vermiş. Sesi duyan adam, tepsinin dibinde kalan üç beş parça böreği de dervişe uzatmış.
Derviş bir yandan börekleri yiyor, bir yandan da kendi kendine söyleniyormuş:
” Hey benim yüce Rabbim rızk gönderiyorsun kulunu da unutmuyorsun, ama illa bir öhö dedirteceksin yani.”
Bu deyim, ” insan isteklerine kavuşmak istiyorsa, illa ki, eliyle veya diliyle bir gayret göstermesi gerektiğini ” anlatmak için kullanılır.
Zahmet etmeyince rahmet yok. Paraya koştuğun gibi zikre, hadise, namaza koşman gerek. Allah-u Teala’nın (c.c.) görmesi lazım.
Okumak isteyebilirsiniz
Bana öğretmeyi sen öğrettin