Namaz kılarken dikkat ettiniz mi?Aklımızda neler var?”Herkesin sırtında bir şey var
Çevresinde deli olarak bilinen biri camiye girer, belli ki namaz kılacak. Ama oturmaz, meraklı ve şaşkın gözlerle etrafı süzer, bir oraya, bir buraya dolanır her köşeye dikkatlice bakar ve hızla çıkar gider. Az sonra sırtına yüklenmiş odunlarla tekrar camiye gelir. Tam namaza başlamak üzere olan cemaatle birlikte saf tutar. Sırtına yüklediği odunlarla namazını güç bela bitirir. Eğilip kalktıkça yere düşen odunların çıkardığı ses vs. derken cemaat bu durumdan oldukça rahatsız olmuştur. Namaz biter bitmez her kafadan bir ses çıkar. Herkes kıpırdanmaya, adama söylenmeye başlarlar. Bu tartışmaların söylenmenin sesleri imama kadar ulaşır. İmam aynı mahalleden olduğu için bu garibin halini az çok bilmektedir, şefkatle delinin yanına yaklaşarak der ki:
” Oğlum böyle namaz kılınır mı? Sırtında odunlarla, sen ne yaptın? Bak hem kendini hem de çevreni rahatsız ettin, bir daha namaz kılmaya yüksüz gel olur mu?”
İmamı sükunetle dinleyen deli mahzun, ama manalı bir bakışla sorar:
” Adetiniz böyle değil mi?”
” Ne adeti?!” der imam.
Cemaat ikilinin etrafında toplanmış, merakla ve şaşkınlıkla olayı izlemektedir.
Deli bu kez der ki:
” Hocam ben camiye namaz kılmak için girdim, kendime uygun bir yer ararken içeridekilere gözüm takıldı. Herkesin sırtında bir şeyler olduğunu gördüm. Adet böyledir sandım, onun için ben de bu odunları sırtıma yükleyip geldim, bana neden kızıyorsun? Kızacak san herkese kız, bir tek bana kızma!”
İmam şaşırır: ” Benim sırtımda da var mı?” der.
Deli: ” Evet hepinizin sırtı yüklü!” der.
Cemaat ise hafiften ” deli işte!” manasına, bıyık altından gülüşmeler başlamıştır.
Deli bu kez öne atılır ve tek tek cemaati göstererek, çocukçu bir saflıkla ve heyecanla bağırır:
” Bak bunun sırtında mavi gözlü bir çocuk, bunun sırtında kocaman bir elma ağacı var. Bunun sırtında kırık bir kapı, bunda bir tencere yemek, bunda kızarmış tavuk, şunu sırtında ise yeşil gözlü esmer bir kadın, bunun sırtındaysa yaşlı annesi vardı!”
Sonra iki elini yanlara salar başını umutsuzca sallar; ” Boş yok, hiç boş yok!” diye tekrarlar.
O böyle söyleyince, herkes dehşet içinde şaşkınlıkla biri birlerinin yüzüne bakarlar! Çünkü dedikleri aynen doğrudur. Namazda kimi doğacak çocuğunu düşünüyordu, kimi bahçedeki meyve ağaçlarını, biri onarması gereken kapıyı, kimi lokantasında pişireceği yemeği. Biri açtır aklında yiyeceği tavuk, birinin sırtında sevdiği kadın, diğerinde ise bakıma muhtaç anası vardır.
” Peki söyle bakalım bende ne vardı?” der imam.
O da der ki:
” Zaten en çok da sana şaştım hoca! Sırtında kocaman bir inek vardı!”
Meğerse imamın ineği hastaymış, ” öldü mü ölecek mi?” diye düşünürmüş namazda.
Okumak isteyebilirsiniz
Allah’ım neye ihtiyacım olduğunu sen biliyorsun