Melek Ayşe ve Oğlu
Ahmet gözleri dalgın dalğın uzaklara dalmış annesini düşünüyordu.Onunla yaşamış olduğu 30 yılın muhasebesini yaparken aynı zamanda içinde bulunduğu sıkıntılı durumu düşünüyordu.”Ah annem sana nasıl ihityacım var bilemezsin,keşke yanımda olsan,dizlerine yatsam saçlarımı okşasan,o tatlı sesinle “geçicek kurban olduğum hepsi geçecek sakın dertlenme desen” evet gerçekten annesine çok itiyacı vardı.
Ahmet daha 2 yaşındayken babasını amansız bir hastalıktan kaybetmişti.babasını hiç hatırlamıyordu.Annesi elinden geldiğince ona hem anne hem de baba olmuştu.Fakat Ahmet babsızlığın acısını hep içinde yaşamıştı.Oda gururla arkadaşlarına “bakın benimde babam var” demeyi çok isterdi.Köyde bayramlar bir farklıydı,erkek çocukları bayram sabahı babalarıyla birlikte bayram namazlarına giderler,dönüşte ellerind eşekerlerle adeta Ahmete hava atarlardı.Ahmet çok üzülür ve duygulanır,gözleri yaşarırdı.
Annesi “evladım takdiri İlahi’nin önüne geçilemez,Allah böyle istemiş bizim elimizden hiç bir şey gelmez,hem böyle yaparak beni üzüyorsun.Mutlaka Allah seni sever,seni sevmediği için senin babasız bırakmamıştır..Mutlaka bunun bir hikmeti vardır” deyip teselli ederdi.
Ahmet çok dertliydi ve annesinin öldüğü günü hatırladı,birden gözleri açıldı ve yeniden o günü yaşadı.Ahmet büyümüş zor şartlarda annesinin gayreti ile öğretmen olmuştu.Henüz evlenmemişti ama artık eli ekmek tutuyor anneciğine bakıyor,işi biter bitmez eve koşuyor,annesiyle ilğileniyordu.Uzun geceler annesiyle sohbete doyamıyordu,çünkü annesi çok güzel ve ikna edici konuşurdu.Melek Ayşe ilkokul 3’üncü sınıftan ayrılmasına rağmen babası tarafından tam bir Allah dostu olarak yetiştirilmiş,Kur’an-Kerim’i çok güzel okur,doyulmaz sohbetler verirdi.Haftanın bir günü çoluk çocuk ve kadınlar onun evine gelir,sohbetini dinler,oradan hiç ayrılmak istemezlerdi.Köyde herkesin “Melek annesi” idi o.Ama artık yorulmuş ve yıpranmıştı,yinede ayakta durup görevlerini aksatmamaya çalışıyordu.Hastalanmıştı Melek Ayşe.Bu duruma çok üzülen Ahmet’i sık sık yanına çağırır ona “Ölümün bir yok olmak olmadığını mekan değiştirmek olduğunu,esas hayatımızın orada başladığını bu dünyada misafir olduğumuzu” anlatırdı.
Artık son günlerinin yaklaştığını biliyordu Melek Ayşe; O gün Ahmet’i yanına çağırdı oturmasını istedi, Ahmete” yanıma uzan kurban olduğum,senin gözlerinin buğulu ve yaşlı olmasını görmek istemiyorum.Allah’a tevekkül etmeni ve üzülmemeni istiyorum.Oğlum ben sana sürekli anlattım misafir olan insan gitmek zorundadır biliyorsun sürekli kalamazya,işte bizde zamanı gelince gideceğiz bunu sana defalarca anlattım.Bak şimdi ben gidince beni aratmıyacak bir eşin olacak ve bir kızın olacak,çok mutlu olacaksın.Başlarda sıkıntıların olacak ama sabreder ve Allah’a güvenirsen hepsi geçecek.Zaten ben hep senin yanında olacağım.Seni asla terk etmiş değilim yavrum” diyerek Ahmet’i rahatlatmaya çalıştı.
Öyle bir ölüm oldu ki Ahmet, o anın şaşkınlığını hala yaşıyordu.“Ahmet’im beni kaldır,birazdan misafirlerim gelecek ve beni götürecekler,bana bir abdest aldır.Ahmet annesini kaldırdı bir leğen ve ibrik getirerek yatağın içinde abdest aldırdı.”Ahmedim sandığın içinde beyaz elbisem var,onu da getiriver oğlum” Ahmet getirdi ve giydirdi annesine.”Camı açarmısın evladım,ezan okunacak” evet ezan okundu, ama ezan vakti değildi.Birazdan camdan iki kuş girdi ve melek Ayşe’nin etrafında dolandılar.Melek Ayşe gülümseyerek ” Hoşgeldiniz ben hazırım,oğlum Allah’a emanet ediyorum seni” dedi ve son nefesini verdi.
Annesi öldükten bir süre sonra Ahmet aynı okulda daha önce hiç farketmediği Hande ile tanıştı,kısa sürede birbirlerini çok sevdiler ve evlenmeye karar verdiler.Evlendiler Ahmet ve Hande,çok mutluydular.Ahmet hep Hande’yi izliyordu aynı annesi gibi evine bağlı,sevdiğine kıyamıyan,imanlı ve sabırlı bir kızdı.Eşine baktıkça annesin hatırlıyor ve “anne senin dediğin gibi oldu,senin gibi bir eşim oldu,mutluyum annem,sende mutlu ol” diyordu.Ahmet her gece Hande’ye annesini anlatır,onun yaşantısındaki önemli ayrıntılardan bahsederdi.İşte Hande de her gün “Melek Ayşe”yi dinleyerek adeta ona benzemeye çalışıyordu.
O gün Hande hamile olduğunu öğrenmişti.Dört gözle Ahmet’i bekliyordu,müjdeli haberi vermek için.Ahmet’e haberi verince seviçten uçmuş,Hande’yi kucaklmış “beni çok sevidirdin birtanem” diyerek ağlamaya başladı.İki sevgilinin de gözleri dolmuş sevgileri büyütecek bir can katılacaktı aralarına. Aradan 3 ay geçmişti ve o gün kontrole gitmişlerdi.Muayene sırasında doktorum suratı asılmış ve üzgün üzğün kafasını sallıyordu.Hande doktora “bir terslikmi var doktor bey” deyince,eşinizide çağırın konuşalım” dedi.Ahmet içeriye girdiğinde Hande’nin üzgün olduğunu gördü,”Allah’ım ne olur bir terslik olmasın” diyerek dua etti içinden.Doktor ” size üzülerek söylüyorum ki bebek % 90 ihtimal ile sakat doğacak,bana göre fazla büyümaden aldırın” demezmi.Hande ve Ahmet şaşkınlık içinde birbirlerine baktılar,”olamaz” diye bağırdılar.Hiç bir şey söylemeden odadan çıktılar.Yol boyunca hiç konuşmadılar ama elleri sımsıkı birbirina kenetlenmişti sanki ikiside aynı şeyleri düşünüyorlardı.”Asla aldırmam,canı veren Allahü Teala” sonra “peki ya bize bir şey olursa bu çocuk ne olacak” işte bu düşücelerle eve geldiler.Hande içeriye girdi Ahmet bahçede sandelyeye yığıldı kaldı ve düşüncelere daldı çaresizce.
İşte o an annesini aradı,”Annem nerdesin,sana ne kadar ihityacım var bilemezsin,ne yapacağım bana yardım et.”İte o an annesinin ölmeden önce söyledikleri geldi aklına “bana benzeyen ve seni çok sevecek bir eşin olacak bir kızın olacak,başta sıkıntıların olacak ama sabret hepsi geçecek”.Hemen Annesinin mezarına gitti,onunla tüm sıkıntılarını paylaştı.Sanki rahatlamış ve bir karara varmıştı “Asla bebeği aldırmıyacaktı,ayaşadıkları sürece ona iyi bakacaklarına Allah’a söz verdi,zaten o bebek sahipsiz değildi ki onlara bir şey olursa sahibi olan Allah vardı”.Ahmet eve döndü ve rahatlamıştı,Handeye baktı o da daha rahattı.
Hande,” Ahmet ,ben kararımı verdim bu bebek doğacak ne olursa olsun.Ben Allah’a söz verdim,yaşadığım sürece onu koruyup kollayacağımıza söz verdim.” Ahmet gülümsedi,“Meleğim benim,bende aynı sözü verdim” dedi ve birbirlerine sarıldılar.
Ardan 9 ay geçmiş dört gözle kızlarını bekliyordu Ahmet ve Hande.O gece hande biraz uykuya daldı ve rüyasında “Ahmet’in annesini gördü “korkma güzel kızım ben senin yanındayım,hiç bir şey olmayacak,sen hazırlan” dedi.hande uyanmıştı ve sancısı başlamıştı.Ahmet’e baktı kıyamıyordu uyandırmaya, hafifçe elini yüzüne dokundurdu ” Allah’ım dedi Ahmet’imin üzülmesine dayanamam,bize yardım et.” Ahmet uyandı.Hande “hadi Ahmet’im sancım başladı gidelim” Ahmet apar topar kalktı ve hemen hazırlandı,Adeta Hande’yi mümkün olsa kucağında taşıyacaktı hastahaneye. Geldiklerinde hemen Handeyi doğuma aldılar.Ahmet “Allah’ım biz sana söz verdik ve sana güvendik,Handemin üzülmesine dayanamam ne olur bize yardım et.” diye dua etti.
Doktor şaşkınlıkla Hande’yi seyrediyordu.zor ve uzun bir doğum olmuştu.Hande asla bağırıp çağırmadı,sürekli dua okuyor ve gülümsüyordu.sağ eli sürekli sımsıkı sanki birinin elini tutuyor gibiydi.Zaten de öyleydi Ahmet’in annesinin eliydi ellerini tutan.Ahmet’in annesi sürekli gelininin terini bembeyaz örtüsünün ucuyla siliyor,yüzünü okşuyordu.Doğum bitmişti bir kız çocuğu olmuştu.Doktor” bu mücize bebeği annesinin kucağına verelim,bu kadar yıl doktorum ne böyle bir doğum gördüm nede böylebir mucize ile karşılaştım.% 90 sakat olacak çocuğun hiç bir sakatlığı yok ve sağlıklı, gözünüz aydın hande hanım”dedi.Handenin kucağına verilen bebeği Ahmet’in annesi kucağına alıp kokladı,sonrada iki kulağına bir şeyler okuyup,”senin adın Fatıma,senin adın Fatıma” dedi,Yeniden annesinin kucağına koyarak oradan gülümseyerek ayrıldı.
Ahmet koridorda sürekli sağa sola gidiyor heyecandan kalbi duracak gibi oluyordu.Elinde bebek ile görünen hemşireye baktı “Ahmet hocam bir kızınız oldu ve eşinizde çok iyi merak etmeyin,ama böyle bir doğum görmedim ben,eşiniz ne kadar dayanıklı hiç sesiniçıkarmadı ve gülümsedi.“Ahmet kızını kucağına aldı ve kokladı “Sana söz veriyorum Allah izin verdiği sürece hep yanında olacağım.”
Doktor da çıkmıştı aynı anda içeriden, “Ahmet bey hayırlı olsun,Lütfen bana anlatırmısınız siz nasıl insanlarsınız.tıbbın bile açıklayamıyacağı bir mucize oldu.Kızınız sapa sağlam ve eşinizde hiç bir doğumda görmediğim bir davranış serğiledi.Sürekli dua okudu ve gülümsedi, nedir bunu hikmeti ve sırrı”
Ahmet”Doktor bey biz Allaha inanıp güvendik.Onun herşeye gücünün yettiğini biliyoruz.O gücün yapacakları sınırısızdır.Bakın Hz.Meryem’a babasız çocuk veridi Allah.Siz bize sakat doğacak isterseniz aldırın dediğinizde biz şok olmuştuk.Fakat biz sonra düşündük bunda bir hikmet vardır mutlaka Allah’ın veridği canı ancak alır.Eğer sakat doğarsa da Allah’a isyan etmeyip elimizden geleni yapacağız bize verdiğin emanete iyi bakacağız diye söz verdik “.
Doktor “sizi tebrik ederim bize biz kulların ne kadar aciz ve güçsüz olduğu Allah’ın her şeye gücü yeteceğini bir kerede daha ispatladınız.”
Ahmet ve Hande her dakika mutlu ve huzur dolu kalpleriyle sürekli şükrediyorlardı.Allah’a verdikleri sözleri asla unutmadılar.Kızları Fatma’yı da Tam bir Allah dostu olarak yetiştirdiler.
Fatıma 5 yaşına gelmişti kıvır kıvır saçları masmavi gözleri ile ve imanı ile dikkat çekmemesi mümkünmüydü?.Fatma o gün günlük derslerini vermek için kızını çağırdı.Fatıma dışarıda gördüğü kedi yavrusunu göstererek “Annecğim bu yavru kediyi çok aç yemek istiyor” dedi.”Hande, bir kaba biraz süt koyup ekmek doğradı ve Fatımaya verdi.Kedi yavrusunu kucağına alarak yemek yediren Fatıma hemen ders çalışmaya devam etti.Melike Kızını öptü kokladı ve defalarca Allah’a şükretti.
Bundan sonraki günleri mutlu mesut devam etti.”Allah’a inanıp ona dayanan ve ondan yardım isteyen herkesi Allah asla yalnız ve yardımsız bırakmaz.
Zeynep Selvi