Gerçek Aşk Nedir? Aşk’ı nasıl tanımlamalıyız?
Doç.Dr.Öznur ÖZDOĞAN Mutlulugu seçiyorum adlı kitabında bakın aşk’ı nasıl tanımlıyor.
Bu gün sabah kapımın zili çalındı,karşımda gencecik bir delikalı elinde çiçek,ağlamaklı “teyzeciğim bu karşı da ki kızı çok seviyorum,bana ümit verdi,şimdi bana karşılık vermiyor,benimle konuşmuyor,ben ne yapacağım şimd,.Ben yanıyorum teyzem diyerek bas bas bağırıyordu.”Melike melike ben seni çok seviyorum” diyerek.Söyliyecek söz bulamadım,içim burkuldu.Hepimizin gençliğinde “O” olmazsa yaşayamıyacak gibi olduüumuz,onsuz hayatın anlamı yok dediğimiz zamanlar olmuştur,mutlaka….. Ama bizler Öznur Özdoğan’nın tarif ettiği aşkı tanımadığımız,ve aşkı bilmediğimiz için aşkların tutsağı oluyoruz,hayatımız tarumar oluyor değilmi?
Şimdi bakalım gerçek aşk neymiş?
“Aşk kendimizi aşarak evrensel güzelliği takdir edebilme düzeyine gelme süreci içerir.Aşk hayatın tekdüzeliğine,bütün sıradanlığına en soylu başkaldırıdır.Gerçek aşkın ve sevginin derinliğini kavramak her şeyden önce kendimizi bilmekten ve tanımaktan geçer.kendimizi tanımak ise bir iki belirgin huyumuzu saymakla ilğisi olmayan yada belirgin baskın öne çıkmış;sosyal,melankolik,dışa dönük özelliklerimizden ibaret değildir.Derinlemesine alğılama ve bakışla tanımlanabilecek bir durmdur.Kendini tanımak ve bilmek aşkın karşılığını bilmektir.İşte o zaman bir diğer parçamızı buluruz.Aşk kaybedilmiş birliğin aranması,zıtlık ve benzerliğin uyumundan başka bir şey değildir aslında.Aşk enerjidir.Aşk cansızlarda bile yaşam olduğunu söylemiştir.
Gerçek aşk,daima kişisel yarar duygusundan vazgeçme temeli üzerinde yükselir.Bizler aşk karakteri ile doğarız.Aşk,ruhumuz yetkinleştikçe gelişir ve bizi güzel görünen şeye götürür.Bundan sonra bizim bu alemde sevmekten başka bir şey için olduğumuzdan kim kuşkulanır ki…?
Mevlana “Kıymetli nesnedir aşk,her kula nasib olmaz.”diyerek aşkın önemine dikkatimizi çekiyor.Çünkü dünyeviboyuttan başlayarak aşk insanı ilahi olana ulaştırır.Tasavvufta dünyevi aşkı yaşayanlar mistik deneyime yönlendirilmektadir.Allah aşkına giden yol kul aşkından geçmektedir.Aşkla insanın içindeki sevme yeteneğinin kapısı açılır.O içimizde potansiyel olarak durmaktayken,birdenbire gelişen bir aşkla aktif hale geliverir.Artık yaradılanı yaradan için sevmenin yolu açılmıştır.Yıllar önce duyduğum bir hikayeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
“İki bilge insan sohbet ediyorlarmış.Sohbet sırasında üçüncü bir kişi gelmiş ve dinlediklerindençok etkilenmiş.
“Sizlerin hiç bir şeyi tesadüfen yapamıyacağınızı düşünüyorum.Giysileriniz ilğimi çekti”diyerek bilglerden birisine,”neden kolları böylesine geniş bir giysi giydiniz?” diye sormuş.Bilge kollarını hareket ettirerek şöyle cevap vermiş.
“Biz gördüğümüz kusurları böyle örtüveririz.”
Bu cevaptan çok etkilenen kişi vücuduna oturan dar bir giysisi olan diğer bilgeye dönerek tedirginlikle,
“sizin böyle giymenizde bir anlam varmı.?” Diye soruvermiş.Bilge bu soruya özgüvenle şöyle cevap vermiş.
“Biz kusur görmeyiz ki örtelim”
Yıllar önce bu hikayeyi dinlediğimde kusurları örtmeye çalışan bir insandım.Bu gerçekten insan ruhunu yoran bir anlayış.Görüyorsun,örtüyorsu.Görüyorsun, örtüyorsun.,O gün kusurları görmemeye niyet ettim.
Bir kutsi hadiste,”Bana bir adım gelen kuluma ben on adım gelirim.Yürüyerek gelen kuluma koşarak gelirim”buyuruyor Yüce Yaradanımız.
Paula Coelho Simyacı adlı eserinde”bir şeyi gerçekten isterseniz bütün evren elbirliği ile hizmet eder.”diye yazıyor.
Gerçekten yaratıcımız bizim gelişmemiz için bütün yaratıklarıyla bize yardım ediyor.
Bir konferansa ortasında yetişmiştim.Konuşmacı şunları söylüyordu”Aşkın gözü kördür,kusur görmek istiyorsak sevgi alanımızı genişletmeliyiz.Yaradılanı Yaradan dan dolayı sevmeliyiz.”
O gün sevme gücümü geliştirmeye karar verdim.Bugün gldiğim noktada bambaşka bir boyutla daha karşılaştım.Hepimiz için yüksek sevgi yaşantısyla örnek olan Hz.Muhammed ,kusur görmemenin ötesinde en olumsuz tablodaki en olumluyu görüyordu.Çünkü O sevgisini o kadar büyütmüştü ki artık her şey bir olmuştu onun için.
Mevlana’nın ünsan anlayışı iki şekilde kendini göstermektedir.Biri aklın ışığında düşünürken,öbürü aşkın kanadında uçarken.Aklın ışığı altında tanıdığı insan,zavallı bir yaratıktır.Hırslarının ve benliğinin esiri olan bir varlıktır.
Aşkın kanadında uçtuğu zaman onun dünyası bambaşka olur.Her insanda Allah’ı görür.Aşk anında büyük küçük,yüksek düşük,müsliman Mecusi hiçbir insanı birbirinden ayırmaz.”Aşkın açıklamasında akıl,çamura batmış eşek gibidir.” diyor Mevlana.
Aşkın eseri,varlıktaki şekillerle örtülüp,gizlenen hakikati tanımak için,çekirdeği kırıp bir olan özü elde etmektir.Bütün nedir.nerededir?Akıl bu sırrı hiç bir zaman çözemiyecek.Bu hakikat aklın verebileceği bir bilği değildir.Aşkınyaşattığı bir haldir.
Aşkın rolü ruhu parçalara bağlılıktan kurtarmaktır.tek tek varlıklardan sıyrarak muradına eren aşk,Yaratıcıda murad erer.İnsan varlığında bir damla şüpheye,korkuya yer vermeyecek hale gelmiştir artık.O seviç,neşe veşükürle dolup taşmaktadır.
“Haktan gelen şerbeti içtik elhamdülillah
Şol kudret dnizini geçtik elhamdülillah
Şu karşıki dağları,meşeleri,bağları
Sağlık safalık ile aştık elhamdülillah
kuru idik yaş olduk,ayak idik baş olduk
Havalandık kuş olduk,uçtuk elhamdülillah
Taptuğun tapusunda,kul oduk kapusunda
Yunus miskin çiğ idik,piştik elhamdülillah
Yunusu olagunlaşmaya götüren yol aşk yoludur.Aklın sınırlarını ve gücünü aşan mistik yaşantıdır.Mistik tecrübe aşkın ocağında gerçekleşir.Yunus Emre bunu şöyle ifade ediyor.
“Aşk imamdır bize,gönül cemaat”
Yunus aşkın egemen olduğu mistik ayaşantıyla varlığının özüne ulaşmıştır.Ve içinden şu sözler dökülüvermiştir.
“Ele kemiğe büründüm
Yunus diye göründüm.”
İman ile ibadeti aşk kavramının içinde birleştiren mevlana,onlarla insanın mutlak varlığa ulaşacağına inanıyor.Ona göre insan görünüşte kiçik bir alemdir.Ama hakikatte büyük alemdir.O kendinde yaşattığı mutlak varlığın kemalini,insanda buluyor.vecd halinde insanda Allah’ı görüyor.Ona göre insanda en değerli şey ahlak güzelliğidir.
“Bu cihanı araştırdım,ahlak güzelliğinden daha değerli bir şey görmedim”diyor.Onun insanda istediği esas meziyetler edeple alçakgönüllüktür.Edep aşkın yoludur.Esrar perdesini kaldıran kuvvetlidir.
“Ey aşıklar nefsinizi edeple süsleyin.aşk yollarının hepsi edepten ibarettir.” Alçak gönüllülük de onun şartıdır.çünkü kibir insanı edep dairesinin dışına çıkarır.Bir gün cüzzamlıları girdiği havuza girmek isterken orada bulunanlar cüzzamlıları havuzdan çıkarmaya çalışıyorlar.mevlana onlara mani oluyor ve kendisi de cüzzamlıların yıkandığı havuza giriyor.Yanlarına gidiyor ve onların bedenlerinden akan suları elleriyle alıp kendi başına döküyor.Sevgi dolu bu davranışı karşısında cüzzamlılar ağlamaya başlıyor.O hali seyreden şair Bedrettin Yahya kendinden geçiyor ve duyduğu vecd içinde şu beyti söylüyor.
“Sen insanlara Allah’dan sevgi ayeti olarak gönderildin,hangi güzellik var ki senin şanından olamsın”
İşte Doç Dr.Öznur ÖZDOĞAN’nın kaleminden bu yazılarla gerçek aşkın,Yunus’un,Mevlana’nın sevgi ve aşk dillerini önümüze sererek anlattığı aşktır.İşte Aşk Yaratılanı, Yaratandan dolayı sevmekle yaşana bir aşk olduğunu görüyoruz.Aşk uğruna işlenen cinayetler,kıskançlıklar,hayata son vermeler aşk mı yoksa hastalık mı siz karar verin artık.