Garip bir dava
Bursa kadısı olduğu yıllarda Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri’nin önüne garip bir dava gelir. Bir kadın, kocasından şikâyetçi olarak şunları söyler:
” Kadı efendi! Kocam her sene hacca gitmeye niyet eder, fakat fakirlikten dolayı bir türlü imkân bulup gidemez. Bu senede hacca gideceğim diye tutturdu. Hatta eğer bu sene hacca gidemezse, beni boşayacağını söyledi. Daha sonra Kurban bayramı’na yakın bir zamanda ortalıktan kayboluverdi. Beş altı gün sonra da ortaya çıkıp, hacca gidip geldiğini söyledi. Hiç böyle bir şey olur mu? Kadı efendi artık bu yalancı adamdan boşanmak istiyorum!”
Kadı Mahmud efendi, yapılan şikâyetin tahkik edilmesi için kadının kocasını çağırtır ve ona hanımının söylediklerinin doğru olup olmadığını sorar. Adam cevaben:
” Kadı efendi! Hanımımın söyledikleri de doğrudur, benim söylediklerim de. Bilesiniz ki, ben hacca gidip gelmiş bulunmaktayım. Hatta o mübarek beldelerde bazı Bursalı hacılarla da görüştüm ve kendilerine getirmeleri için bir takım hediyeler emanet ettim” der.
Kadı Mahmud efendi, şaşkınlık içinde:
” Bu nasıl olur efendi?” diye sorunca adamcağız anlatmaya başlar.
” Efendim, her sene olduğu gibi bu sene de hacca gidemeyince büyük bir üzüntüyle Eskici Mehmet Dede’ye gittim. O da, benim elimi tutarak gözümü yummamı istedi. Gözlerimi açtığımda Kâbe’ deydim! ” der.
Böyle bir manevi tasarrufa ilk defa şahit olan Kadı efendi, bunun mümkün olamayacağını söyleyerek adamın ifadelerini kabul etmez.
Bunun üzerine halâ mukaddes topraklardaki ruhaniyat ve maneviyat ikliminin taze hissiyatı içinde olan adamcağız, saf, fakat düşündürücü bir karşılık verir.
” Kadı efendi! Allah’a isyan eden şeytan, bir anda bütün dünyayı dolaşıyor da, Allah dostu olan has bir kul, niçin bir anda Kâbe’ ye gidemesin?”
Okumak isteyebilirsiniz
Bardağı yere bırak