Çocuklarımızın ve sevdiklerimizin”Hidayeti ve Doğru yola ulaşması için”Esma ve Âyetler
Çocuklarımız ve tüm sevdiklerimiz ve ümmeti muhammeddin mutlaka hidayet ve doğru yolda olmasını isteriz.Dalaletten kurtulmasını imanlı bir hayat yaşamasını isteriz.Biz kullar dua eder ve hidayeti Yüce Allahtan isteriz.Sevdiklerimiz yanlış yollardan dönmesi ve doğru yola ulaşmasını isteriz.ce Allah’ın her şeye gücü yeter ve bu isteğimizi ancak Yüce Allah verebilir.
Bu isteğimizin kabulü için Rabbimizin Esmalarında Yâ Hadi İsmi şerifini okuyoruz ve aşağıdaki Âyet-i Kerimleri.
Duaya başlarken Euzü Besmele Allaha Hamd ve Peygamber Efendimize salavat okuyalım ve niyet edelim kim için okunacak ise aynı zamanda ümmeti Muhammet için de niyetimizde belirtelim.
Bu duayı okuyan kimse aynı zamanda Hadi isminin tecellisini kendi de yaşamalıdır.Hidayet ve doğru yolda olup,bu yolda diğer insanlarında hidayeti için uğraş göstermelidir.
Bu duaya 21-41-veya 90 gün devam etmekte Fayda vardır.
YA HADİ CELLE CELALÜHÜ;Her şeye istikamet kazandıran,yol gösteren.yön veren,kullarına hidayet veren,doğru yola ulaştıran.100 defa okuyoruz.
Ayeti kerimler de 3-7-21-41 defa okunabilir
Şûra 52 ve 53 ayetler
وَكَذٰلِكَ اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ رُوحًا مِنْ اَمْرِنَاۜ مَا كُنْتَ تَدْر۪ي مَا الْكِتَابُ وَلَا الْا۪يمَانُ وَلٰكِنْ جَعَلْنَاهُ نُورًا نَهْد۪ي بِه۪ مَنْ نَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِنَاۜ وَاِنَّكَ لَتَهْد۪ٓي اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍۙ ﴿٥٢﴾
صِرَاطِ اللّٰهِ الَّذ۪ي لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ اَلَٓا اِلَى اللّٰهِ تَص۪يرُ الْاُمُورُ ﴿٥٣﴾
52 nci Ayet-i Kerim;“Ve kezalike evhayna ileyke ruhan min emrina, ma kunte tedri mel kitabu ve lel imanu ve lakin cealnahu nuren nehdi bihi men neşau min ibadina, ve inneke le tehdi ila sıratın mustekim.”
53 ncü Âyet-i Kerim
Sıratıllahillezi lehu ma fis semavati ve ma fil ard, e la ilallahi tesirul umur.
52: İşte biz böylece sana emrimizle ölü kalplere hayat bahşeden bu Kur’an’ı vahyettik. Yoksa daha önce sen kitap nedir, iman nedir, bilmezdin. Biz Kur’an’ı bir nûr kıldık ki, onunla kullarımızdan dilediğimizi doğru yola ulaştıralım. Sen de hiç şüphesiz insanlığı dosdoğru bir yola çağırmaktasın.
53: O Allah’ın yoluna ki, göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi O’nundur. İyi bilin ki, neticede bütün işler Allah’a döner ve nihâî hükmü O verir.
TEFSİR:
Kur’ân-ı Kerîm’in bir ismi “ruh”tur. Bedenler ruh ile dirilip hayata kavuştuğu gibi, insanlar da dini hayatlarını Kur’ân ile diriltirler. Ölü kalpler ancak onunla hayat bulur. O, ruhların hayat vesilesidir. Gerçekten de Kur’ân, insanları küfür, şirk ve cehalet ölümünden kurtarıp iman, hidâyet ve ilim ile hakiki bir hayata ulaştıran en büyük vesiledir.
Bunun izahı şöyle yapılabilir:
Beden kesif ve karanlık bir yapıya sahiptir. Ona ruh girdiğinde canlanır, latîf ve nûrânî olur. Böylece o nûrun tesiri beş duyuda da görülür. Aslında ruh da karanlık ve cehâletle malüldür. Kendisine akıl verildiğinde aydınlanır ve nurlanır. Aynı şekilde akıl da tam nûrânî, arınmış, saf ve aydın değildir. O, Allah’ın zatını, sıfatlarını, fiillerini, ruhlar ve maddeler âlemini, dünya ve âhiret âlemini tanıdığı nispette mükemmelleşir. Bu ilâhî bilgiler ise vahiy ile, özellikle Kur’ân nûru ile mükemmelleşmiş ve saflaşmıştır. Bu izah, mârifetullah ve Rabbânî keşiflerin ancak Kur’ân nûru ile kemâle erdiğini gösterir. İşte bu noktada, hakiki ruhun vahiy ve Kur’ân olduğu ortaya çıkar. (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XIX, 175)
Kur’ân-ı Kerîm’in bir ismi de “nûr”dur. O, aynen ışık gibi insanların yollarını aydınlatmakta, iman ve hidâyete erişmelerine vesile olmaktadır. Resûlullah (s.a.s.) de Kur’an’ı tebliğ ederek insanlığa dosdoğru yol olan Allah’ın yolunu göstermekle vazifelendirilmiştir. Ancak Kur’an’ın ve Peygamberimiz (s.a.s.)’in hidâyeti, sadece doğru yolu göstermek ve onu beyân etmektir. İnsanı, onun şahsi irade ve tercihini de dikkate alarak, o yola eriştirecek olan ise şüphesiz ki Cenâb-ı Hak’tır. Çünkü Allah Teâlâ Peygamberimiz (s.a.s.)’e hitâben: “Rasûlüm! Sen sevdiğini doğru yola erdiremezsin, lâkin Allah dilediğini doğru yola eriştirir. Çünkü, doğru yola girecek olanları en iyi O bilir” (Kasas 28/56) buyurmaktadır.