Önce Allah içindi şimdi kendin için yapıyorsun
İsrail oğullarından bir Abid, yıllarca ibadet etmişti. Bir gün yanına bir heyet geldi geldi. Kendisine:
Şurada bir takım insanlar var. Allah’ı bırakıp ağaca tapıyorlar dedi. Abid bu habere kızdı. Baltasını kaptığı gibi o ağacı kesmek için yola koyuldu. Yolda giderken yaşlı bir adam şeklinde şeytanla karşılaştı. Şeytanla aralarında şöyle bir konuşma geçti.
Şeytan sözü açtı :
– Böyle hırslı hırslı nereye gidiyorsun?
– Şurada ilerde bir ağaç var. Onu kesmeye gidiyorum.
– O ağaçla ne ilgin var ki nefsinle uğraşmayı, ibadeti bırakıp başka şeylerle meşgul oluyorsun?
– Buda benim için bir ibadet sayılır.
– Ben de elimden geleni yapacağım ve o ağacı kesmene engel olacağım.
Bunun üzerine aralarında kavgaya başladılar. Abid şeytanı tuttu yere vurdu. Göğsüne oturdu. Şeytan yalvarmaya başladı.
– Beni bırak, sana bir iki kelam etmek istiyorum.
Abid Şeytanın üzerinden kalktı ve Şeytan konuşmaya başladı.
– Allah-u Teala sana böyle bir vazife vermedi. Sana farz kılmadı. Üstelik sen o ağaca ibadette etmiyorsun. Sen kendini düşün, başkası seni alakadar etmez. Allah-u Teala’nın yeryüzünde Peygamberleri var, İsteseydi onlardan birini gönderir ve ağacı kesme emrini de verirdi.
Abid şeytanın bu sözüne kanmadı. Tekrar kapıştılar. Abid Şeytanı tekrar yere vurdu. Üstüne oturdu. Şeytan çaresiz kalınca şöyle dedi. Aramızı bulan bir iş var. İstersen söyleyeyim. Bu yapacağım işten daha hayırlıdır ve faydalı. Abid o şeyin ne olduğunu sorunca:
– Beni serbest bırak, Söyleyeyim.
Abid Şeytanı yine bırakınca Şeytanın dili çözüldü.
– Sen fakir birisin. Elinde dünyalık namına bir şeyin yok. İnsanlara yüksün. Onlarda yardım almak zorundasın. Halbuki sen bundan hoşlanmıyorsun. Arkadaşlarına iyilik yapmak istiyor, komşularına yardımda bulunmayı arzuluyorsun. Kendi kendine yetmek, insanlara muhtaç olmamak istiyorsun öyle değil mi?
Abid, bu sözleri doğrulayınca Şeytan devam etti.
– O halde yapmak istediğin bu işten dön. Sana söz. Her gece sen uyurken baş ucuna iki altın bırakacağım. Sabah olunca onları alarak kendin ve ailen için sar edersin, arkadaşlarına dağıtırsın. Gidip o ağacı kesmektense bu daha faydalı değil mi? Bu hem senin için hem de başkaları için daha yararlı. O ağacın kesilmesi onlara bir zarar vermeyeceği gibi sana da bir faydası olmaz.
Abid bu sözleri düşündü. Kendi kendine ” Bu ihtiyar doğru söylüyor ” dedi. Sonra içinden şu konuşma geçti. ” Ben peygamber değilim ki, dolayısıyla onu kesmek bana düşmez. Allah-U Teala bana; o ağacı kes emri vermedi ki. Kesmeyince asi olayım. Bunun dediği daha faydalı.”
Anlaştılar? Şeytan dediğini yapacağına yemin etti. Abid ibadet yerine döndü. Akşam yattı. Sabah kalkınca da baş ucunda iki altın buldu, aldı. İkinci gün yine böyle oldu. Fakat ertesi gün bulamadı; kızdı. Baltasını omuzladı, ağacı kesmek için yola koyuldu. Bu defa şeytan yine bir yaşlı şeklinde karşısına çıkan şeytana saldırdı. Şeytan sordu:
– Nereye yine böyle?
Abid, hiç anlaşmayı hatırlamadan cevap verdi.
– Şu ağacı kesmeye gidiyorum.
– Geçen defa yanıldım. Artık kesmeye gücün yetmez. Seni oraya bırakmam.
Abid önce olduğu gibi, yaşlı adam şeklinde karşısına çıkan şeytana saldırdı. Fakat bu defa gücü yetmedi. Şeytan mukabele etti ve: Abid’i tuttuğu gibi yere vurdu. Abid şeytanın elinde bir serçe kuşu kadar hafifti. Abid’i yere serdikten sonra, göğsüne oturdu ve şöyle dedi.
– Bu ağacı kesme işinden vazgeçeceksin! Aksi halde sen öldürürüm.
Abid, perişan haline baktı. Şeytana karşı koyma gücünü kendinde bulamadı. Çaresiz bir halde konuştu:
– Sana mağlup oldum; Beni serbest bırak. Hüküm senin; yalnız söyle bakayım seni daha önce nasıl yendim ve şimdi nasıl mağlup oldum öğrenmek istiyorum. Anlatır mısın?
Şeytan cevap verdi:
– Geçen sefer bu ağaca tapanlara karşı duyduğun öfke Allah içindi. Niyetin ise ahirete aitti. Dünyalık işin içinde yoktu. Bu yüzden Allah beni sana musahhar kıldı. Şimdi iş değişti. Kendin için öfkelendin. Dünya için gazaba geliyorsun. Bu yüzden seni alt ettim.
Abid : Arapça bir kelimedir.
1-) Tapan, ibadet eden.
2-) Sofu.
Okumak isteyebilirsiniz
Bir dervişten tavsiyeler ve nasihatler