Yaşama Sevinci ve polyanacılık Hk. (Üstün Dökmen)
Mutsuz ve üzgün olunca hep birilerini, yada bir şeyleri suçlarız.İşte burada da en önemlisi olaylara iyimserlikle bakmak,küçük şeylerden mutlu olarak büyük mutluluklara ulaşmak mümkündür.Hepimizin çocukluğumuzda masallarını okuduğumuz,çizgi filmlerini izlediğimiz polyanna gibi olumsuzluklardan olumlu bir yön çıkarabilmeliyiz. Her olumsuzlukta kendimizi salarak iyice kötüye gitmektense,bunda da bir hayır vardır daha da kötüsü olabilirdi diyebilirsek mutsuzlukları en aza indirmiş oluruz.Bakın Prof. Dr.Üstün Dökmen polyanacılık ve mutlu olmayı nasıl açıklıyor.
Mutlu Olmak Polyanna’cılık mı?
Mutsuz olmayı, şuna buna söylenmeyi, karamsarlığı öylesine derinden öğrenmişiz ki, “Bu ülkede yaşanmaz” ve nihayet “Batsın bu dünya” demeye hakkımız olduğunu düşünüyoruz sonuçta. Ve daha da kötüsü, iyimser birini gördüklerinde canları sıkılıyor kötümserlerin, adeta “Şuna bir şey söyleyeyim de keyfi kaçsın” diyorlar içlerinden. Yıllardır seminerlerimde iyimser olmanın öneminden söz ettiğimde en az bir kişi çıkıp “Hoca iyi de o zaman bu polyannacılık olmaz mı?” der. Bu karamsarlığa prim veren bakış tarzı beni üzüyor. Şimdi söz konusu cümleye tekrar bakalım:
“İyimserlik, küçük şeylerden mutlu olmak polyannacılık sayılmaz mı?
Bu görüşte, sanırım iki hata var. Birincisi “iyimserlik eşittir polyannacılık” iddiasıdır ki bu doğru değildir. İkincisi böyle söylendiğinde polyannacılığın kötü olduğunu kim söyledi?
Polyannacılık, kayba uğradığımızda, elimizde kalanları fark etme ve sevinme becerisidir. Polyannacılık bir psiikolojik savunma mekanizmasıdır, aşırı olmadan yerinde kullanıldığı sürece, kişiyi kaygıdan, sıkıntıdan korur, kişinin yarına kalma ihtimalini arttırır. Polyannacılık, kendini avutmak değil, bardağın dolu yanını fark etmektir.
Diyelim ki birisi bir bacağını kaybetti. Şüphesiz bu kötü bir durumdur. Ancak bu kişinin önünde iki yol uzanır:
Birinci yol, bir bacak gittiği için yaşamdan elini çekmek, sürekli üzülmek, artık hiçbir şeyden keyif almamaktır. İkinci yol ise şudur: Kişi eğer geriye dönüş yoksa, mevcut durumu kabullenir, elinde kalan bacak için sevinir, yaşamdan elini çekmez, yaşama sevincini kaybetmez. İkinci yol polyannacılıktır. Polyannacının ömrü, birinciye oranla daha kaliteli geçer.
Polyannacı tavır, Çin atasözünü hatırlatıyor. Şöyle demiş Çinli:
Tanrım, bana değişebileceğim şeyleri
değiştirme gücü ver.
Değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmemi sağla.
İkisini ayırt edebilmem için de akıl ver.
Değiştiremeyeceğimiz kayıplar karşısında, yaşama sevincimizi kaybetmemek polyannacılıktır. Karamsarlığa oranla da herhalde daha gerçekçi bir tavırdır.
……………………….
Üstün Dökmen