Tıkandı baba
Sultan Mahmut bir gün adamlarıyla kılık değiştirip şehri dolaşmaya başlamış. Artık yorulduğu bir yerde kahvehaneye girip her yeri gören köşedeki masaya oturup etrafı kolaçan etmeye başlamış. Herkes kahveciden bir şeyler istiyormuş.
Tıkandı baba, çay versene!..
Tıkandı baba, kahve getir!..
Bu seslenişler Sultanın dikkatinin bu adama yönelmesine yol almış.
” Hele anlat bakalım kahveci, nedir bu Tıkandı baba lakabı?”
” Uzun mesele evladım, diye karşılık vermiş kahveci.”
” Hele sen bir anlat! Merak ettim deyip masaya bir sandalye çekmiş.”
kahveci de peki deyip anlatmaya başlamış.
Bir gece bir rüya gördüm, rüyamda bir çok insan vardı, her bir insanın önünde bir çeşme vardı ve hepside gürül gürül akıyordu. Benim önümde de bir çeşme vardı ama iplik gibi akıyordu. ” Benimki de öyle aksın ” diye düşündüğümden, elime bir çomak aldım ve musluğu açmak için uğraşırken, çomak oluğun içinde kırıldı, azıcık akan su, sadece damlamaya başladı.
Bu sefer ” yeter ki öyle çok olmasa da deminki gibi aksın ” diye uğraşırken oluk tamamen tıkandı. Ben yine de açmak için uğraşırken biri geldi ve: ” Tıkandı baba, tıkandı uğraşma ” dedi. O günden sonra adım ” Tıkandı Baba ” ya çıktı yine o gün bu gün hangi işe el attım sa hep ters gitti. Artık burada çaycılık yaparak rızkımı çıkarmaya çalışıyorum.
Sultan Mahmut çayını içip biraz yorgunluk attıktan sonra dışarı çıkmış ve adamlarına: ” Bir ay boyunca her gün bu adam bir tepsi baklava getireceksiniz. Her dilimin içine bir altın koyacaksınız ” demiş.
Sultan Mahmut’un adamları ertesi gün bir tepsi baklavayı Tıkandı Baba’ya vermişler. Tıkandı Baba bakmış baklava nefis.
” Epeydir tatlı yememiştik şunu eve götüreyim de ağız tadıyla yiyelim ” diye kendi kendine söylenmiş. Yolda giderken ” En iyisi ben bunu satayım da evin ihtiyaçlarını göreyim ” demiş ve yol kenarına geçip bağırmaya başlamış.
Haydi taze baklava var, güzel baklava var!
Oradan geçen bir adam baklavaları beğenmiş, Fiyatta anlaşmışlar, Tıkandı baba elde ettiği parayla evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış.
Müşteri baklavayı alıp evine gitmiş. Baklavayı yerken ağzına bir şey gelmiş . Bir bakmış ki altın. Diğer dilimlere de bakmış her dilimin içinde altın var. Ertesi gün de aynı yere gitmiş bakmış aynı adam yine baklava satıyor onu da almış bakmış yine her dilimin içinde altın var. Ertesi gün adam hiç bir şey olmamış gibi: ” Baklavaların çok güzel biraz indirim yaparsan her akşam senin baklavalarını ben alırım ” demiş. Tıkandı Baba da her şeyden habersiz “Peki”
demiş. Tıkandı Babaya her gün gelen baklavaları bu adam satın almış.
Aradan bir ay geçince Sultan Mahmut bu sefer padişah kıyafetleri ile kahvehaneye gelip içeri girmiş. Birde ne görsün Tıkandı Baba yine eskisi gibi darmadağın Tıkandı Baba. Sultan:
” Tıkandı Baba sana her gün baklava gelmedi mi?” diye sormuş.
” Geldi sultanım! ” demiş Tıkandı Baba.
” Peki ne yaptın o kadar baklavayı?”
” Sultanım satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağ olasınız, duacınızım.” demiş.
Sultan Mahmut biraz tebessüm ettikten sonra.
” Anlaşıldı anlaşıldı, gel benimle” deyip almış devletin hazine odasına götürmüş.
” Şu küreği al hazinenin içine daldır, kürekte ne kadar altın varsa senindir.” demiş. Heyecanlanan Tıkandı Baba küreği ters olarak altınların içine daldırıp çıkarmış. Bir de bakmışlar ki küreğin ucunda bir tane altın var o da biraz sallandıktan sonra düşmüş.
Sultan demiş ki:
” Senin burada da nasibin yok. Şimdi bizim şu askerlerle beraber git onlar sana ne yapacağını anlatacaklar ” demiş ve askerlerden birini çağırmış.
” Bu adamı alın Üsküdar’ın en güzel yerine götürün orada bir tane taş beğensin. O taşı ne kadar uzağa atarsa o o mesafedeki arsayı ona verin, ancak olay bitene kadar herhangi bir şey anlatmayın ” demiş.
Askerler adamı alıp Üsküdar’a götürmüşler.
Askerler ” Baba hele şuralardan bir taş beğen ” demişler.
Tıkandı Baba: ” Niçin?” demiş.
Askerler: ” Hele sen bir beğen bakalım ” demişler. Tıkandı Baba bu yamuk, şu küçük derken koca bir kayayı beğenip kucaklamış.
” Ne olacak şimdi ” demiş.
Askerler: ” Baba bu taşı atabildiğin kadar uzağa at buradan taşın düştüğü yere kadar olan mesafedeki arsayı padişahımız sana bağışladı ” demişler.
Adam kucakladığı taşı iki eliyle kaldırıp atacakken taş ağırlığı nedeniyle elinden kayıp başına düşmüş. Adamcağız oracıkta ölmüş. Askerler durumu padişaha haber vermişler. Sultan Mahmut şimdi dillerde pelesenk olan o meşhur sözü söylemiş:
VERMEYİNCE MABUT, NEYLESİN MAHMUT!..
Okumak isteyebilirsiniz
Her işte bir hayır vardır