Rahibin rüya yorumu
Hz. Ebû Bekr (r.a.)önceleri tüccardı. Dev kervanları ile sefer ve ticaret yapardı. Genellikle Şam’a giderdi. Seferde iken, bir gece rüya gördü. Rüyasında gökten bir ay inip kucağına girdi. Hz.Ebû Bekr, iki eliyle onu kucakladı sinesine bastı. Sabah uyandığında O bölgede meşhur bir rahip vardı. Ona varıp rüyasını tabir ettirdi.
Rahip dedi ki :
-Sen nerelisin?
Ebû Bekr :
– Arz-ı Hicazdanım.
Rahip :
-Ne iş yaparsın?
Ebû Bekr :
– Tüccarım, dedi.
Rahip :
-Ey Arabistanlı kişi. Bu rüyada sana büyük müjdeler vardır. Tabirini istersen, ücretini ver dedi.
Hz. Ebû Bekr (r.a.) on iki dinar çıkarıp verdi.
Rahip dedi ki :
O ay ki, gökten sana indi. O ay ahir zaman Peygamberidir. Yakınlarda zuhur edecektir. Sen Onun hayatında iken veziri, halifesi olursun. Ya Arabistanlı kişi. Eğer ben sağ iken, Ona yetişir isen, bana haber ver. Ona varıp buluşayım. Eğer ben dünyadan gitmiş isem, selamımı Ona ulaştırırsın. Ben Onun dinine girdim ve ümmetinden oldum. Beni ahirette şefaatinden mahrum bırakmasın.
Hz. Ebû Bekr (r.a.)
– Bana bir mektup ver, dedi. Rahip, on iki satır bir mektup yazıp, Hz. Ebû Bekr’e (r.a.) verdi. O mektubun içinde şöyle yazıyordu.
(Esselâmü aleyke yâ Muhammed bin Abdullah el Mekkî el Medenî el tehamî, salevâtullahi teâlâ aleyke ve selleme. Hakikaten sen ahir zaman Peygamberisin! Ve Rabbilâlemînin Resulüsün. Bu mektubu Ebû Bekr bin Ebû Kuhâfe ile sana gönderdim. Malum ola ki, ben sana iman getirdim ve sana ümmet oldum. Ebû Bekr bana gelip, rüyasını tabir ettirdi. O rüya delalet eder ki, Ebû Bekr senin vezirin olur, sonra halifen olur. Eğer ben sağ olup, hazretine yetişirsem, gelip önünde gaza ve cihat ederim. Eğer yetişemezsem, ahirette beni şefaatinden unutmayasın) diye mektubu tamam etmişimdir.
Hz. Ebû Bekr (r.a.) rüyayı tabir eden rahibe :
-Eğer tabir ettiğin gibi olursa, yüz altın dahi bende senin emanetin olsun, dedi. Şam seferini bitirip, Mekke’ye geldi. Bu hadiseden on iki sene geçti. Hak sübhânehü ve teâlâ, Hazreti Muhammed’e (s.a.s.) vahy eyledi. Bir gece o büyük peygamber, Ebû Kubeys dağına çıkıp, gece yarısında dedi ki :
Allâhü Teâlâ’ya davet edenin davetini kabul ediniz. Lâ ilâhe illallah, deyiniz. Ebû Bekr, serir üsütnde yatıyordu. Söylenenleri işitti. Eşhedü en lâ ilâhe illallah. Ve eşhedü enne Muhammeden Abduhu ve Resûlu. Birkaç gün sonra, Mekke sokaklarında Hazreti Resûlullah (s.a.s.) ile buluştu.
Hazret-i Fahr-i alem ona dedi ki:
– Ne olaydı, islama geleydin.
Hz. Ebû Bekr (r.a.) dedi ki :
– Ya Muhammed! Peygamber isen mucize gösteresin.
Hazret-i Resûl-i Ekrem (s.a.s), Ebû Bekr’in göğsüne mübârek ellerini dayayıp, şöyle dedi :
– Sana o mucize yetmez mi ki, o rüyayı gördün. Yemliha rahibe tabir ettirdin. O zamandan bu yana on iki yıl geçti. Tabir edene on iki dinar verdin ve yüz dinar daha vaat ettin. Rüyayı tabir eden rahip, on iki satır bir mektup yazıp, sana emanet verdi. Bunları bir bir görüp, muttali olup, mektupta yazılan şudur, şudur deyip, takrir buyurdular.
Hz. Ebû Bekr (r.a.) işitip, parmak kaldırıp :
– Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Abduhu ve Resûlu.
Sen, o Peygambersin ki, Yemliha rahip senden haber verdi, dedi.
Okumak isteyebilirsiniz
Tez uyan çavuş