Valinin hatası
Hazreti Ömer, Said bi Amir’in (r.a.) herkes tarafından çok sevilen bir kimse olduğunu öğrenince, Humus’lulardan bir cemaate onun kusuru olup olmadığını sormuş, onlar da kusuru olduğunu söyleyip, dört şey zikretmişlerdi. Bunun üzerine Hz. Ömer, Sadi (r.a.) hemen Medine-i Münevvere’ye çağırıp; ” Ya Said, senin bazı kusurların varmış. Bunların aslı nedir? Vazifene sabah namazından hemen sonra değil kuşluk vakti geliyor muşsun. Geceleri insanların içine hiç çıkmaz görünmezmiş sin. Haftada bir gün evine çekilir hiç kimseyi kabul etmezmiş sin. Eshab-ı kiramdan, Hubeyb’in (r.a.) şehit edildiği söylenince bayılıyor kendinden geçiyormuş sun ” diye sordu. Bunun üzerine Hz. Said, cevap verdi:
” Ya Emir-el Mü’minin vazifeme ancak kuşluk vakti gelebiliyorum. Çünkü hanımım hastadır. Evde bütün hizmetleri ben yapıyorum. Hamur yoğurur ondan ekmek yapar, pişirir abdest alır öyle çıkarım. Geç kalışım bundandır. Geceleri insanların içerisinde görünmeyişimin sebebi; gündüzleri halkın hizmetleriyle meşgul olurum. Gecelerimi de Allah-ü Teala’ya hizmet ve kulluk için ayırdım. Böylece gündüzleri yaptığım işlerin, verdiğim hükümlerin muhasebesini yapar, yanlış kararlarım varsa düzeltirim. Haftada bir gün evime çekilip hiç kimse ile görüşmememin sebebi başka giyecek elbisem olmadığından, yıkadığım elbiselerim kuruyuncaya kadar kimseyi kabul edemiyorum. Hubeyb’in (r.a.) şehadetini hatırlayınca bayılmamın sebebi anlatılacak şey değildir. Çünkü Mekke müşrikleri Hubeyb’i (r.a.) asarlarken yanlarında idim. Belki buna mani olabilirdim faka o zaman henüz iman etmemiştim. Seyirci kaldım. Onun gösterdiği cesaret ve celadeti hatırladıkça, ne kadar kuvvetli bir imana sahip olduğunu daha iyi anlıyorum. Niçin mani olamadım diye üzüntümden bayılıyorum ” cevabını verdi. Bunun üzerine Hz. Ömer:
” Ya Said, Allah-ü Teala’nın korkusu seni ne kadar yüceltmiş. Millete faydalı bir uzuv yapmış ” diyerek gözyaşı döküp ağladılar. Hz. Said, Hz. Ömer’den bundan sonra valilik görevinden affını rica etmiş ise de Hz. Ömer bunu kabul etmeyip yine vali olarak geri göndermiştir.
Hz. Said bin Amir, İslamın korunması ve emniyeti altında bulunan gayrı müslimlere (zımmilere) karşı yumuşak davranır ve çok ilgi gösterirdi. Şam’daki zımmiler onun bu yüksek tavrından çok memnun idiler. Bir defa Hz. Ömer, onun zımmiler tarafından çok sevildiğini haber aldı ve sordu:
” Ahali neden ona bu kadar muhabbet gösteriyor?” cevaben; ” O, halkın dert ortağıdır ” dediler. Hz. Ömer bu duruma sevindi ve memnuniyetini belli etti.
Hz. Said bin Amir fakirlerin, muhtaçların ve zavallıların dert ortağı olup, bu onun en bariz özelliği idi. Fakirler ve muhtaçlar kendisini çok severlerdi. Hz. Said bin Amir eline geçeni fakir fukaraya ve muhtaçlara dağıtır, kendisine çok zaruri olandan fazlasını bırakmazdı. Bir özelliği de fakirlere istemeden önce hemen vermesiydi. Soranlara,
Resul-i Ekrem’in (aleyhisselam) şu hadis-i şerifini hatırlatırdı. ” Bağış istenmeden verilen şeydir, birisi bir şey istedikten sonra verilirse o zaman o bağış olmaz, istemenin karşılı olur.”
Abdurrahman Kasıt, Said bin Amir’den Peygamberimizin (aleyhisselam) şöyle buyurduğunu rivayet etti:
” Muhacirlerin fakirleri, diğer insanlardan kırk yıl önce cennet gireceklerdir.”
Okumak isteyebilirsiniz
Derdin nedir ?