Hz.Mevlana’dan bir ihlas dersi “Yaptığımız her şeyi önce Allah rızası için yapalım”
Hazreti Mevlâna’dan Bir İhlas Dersi
İhlâs, bir şeyin başka hiçbir dünyevi veya uhrevi amaç güdülmeksizin sırf Allah rızası için yapılasıdır. İhlâs, kulluğun ve ibadetlerin ruhu, mayası ve özüdür. Allah katında, ihlâs ile yapılmış olan çok az bir ibadet, ihlâssız yapılan dağlar kadar ibadetten daha makbuldür. Onun için müslüman kişi yaptığı işlerde ve ibadetlerde samimi ve ihlâslı olmaya azami derecede özen göstermelidir.
Mevlana hazretleri, Mesnevi’de ihlâsın önemi konusunda çok ibretli bir kıssa nakleder:
“İbadetteki ihlası Ali’den öğren, Allah aslanını hilelerden arınmış bil.
Savaşta bir yiğit alt etti, hemen kılıcını çekip üzerine saldırdı.
O, her peygamberin, her velinin övündüğü Ali’nin yüzüne tükürdü.
Bir yüze tükürdü ki ay, secde yerinde o yüze secde eder. Ali, derhal kılıcını elinden attı, onunla savaşmaktan vazgeçti.
O savaşçı er, bu işe, bu yersiz af ve merhamete şaşıp kaldı.
Dedi ki: “Bana keskin kılıcını kaldırmıştın, neden kılıcı indirdin ve beni bıraktın?
Benimle savaşmadan daha âla ne gördün de beni avlamaktan vazgeçtin?
Ne gördün ki bu derece kızgınken kızgınlığın yatıştı, böyle bir şimşek çaktı sonra sönüverdi?
Ne gördün? O gördüğün şeyin aksi bana da vurdu. Gönlümde, canımda bir şule parladı.
Kevn’den, mekandan yüce, candan daha iyi neydi, o gördüğün ki bize can bağışladı?
Yiğitlikte Allah aslanısın, mürüvvette kimsin, bunu kim bilir?
Emirü’l-Mü’minin, o gence dedi ki:
“Ey yiğit, savaşırken, sen benim yüzüme tükürünce nefsim kabardı, hiddet ettim huyum harap, berbat bir hale geldi. Öyle bir hale geldim ki o anda savaşımın yarısı Allah içindi, yarısı nefsim için. Allah işinde ortaklık yaraşmaz. Sen Allah’ın nakşısın; seni o, kudret eliyle yarattı, bezedi, onunsun benim değil. Allah’ın nakşını yine Allah eliyle kır; sevgilinin camına sevgilinin taşını at!”
Kafir bu sözü işitti, gönlünde öyle bir nur zuhur etti ki zünnarını kesti.
“Ben cefa tohumunu ekmiştim, seni başka türlü sanıyordum. Halbuki sen tek huylu bir teraziymiş- sin, hatta her terazinin oku senmişsin. Meğer sen benim soyum sopummuşsun; meğer çerağımın, dinimin aydınlığı senmişsin. Ben o görür göz arayan çerağın kulu kölesiyim ki senin çerağın da ondan nurlanmış, aydınlanmıştır… Ben o nur denizinin kulu, kurbanıyım ki böyle bir inci izhar eder. Bana kelime-i şahadeti söyle, ben de söyleyeyim ki seni zamanın en yücesi gördüm” dedi.
Onunla beraber akrabasından, kavminden elli kişiye yakın kimse de aşıkçasına dine yüz tuttular. Müslüman oldular.
Ali, hilim kılıcıyla bu kadar boğazı, bu kadar halkı kılıçtan kurtardı.
Hilim kılıcı, demir kılıçtan daha keskin, hatta yüzlerce ordudan daha galip, daha üstündür.” (C.1, s. 306)
Savaştığı kâfiri tam öldüreceği sırada niyeti bozulduğu, işin içine nefis karıştığı, Allah rızasından başka duygular da devreye girdiği için öldürmekten vazgeçebilmek… İşte ihlâs böyle bir şey… “Allah için yapmak” ve gerektiğinde yine Allah için “yapmaktan vazgeçmek”…
Bu kıssada Mevlana hazretleri, çok derin mesajlar vermektedir: Öncelikle bir şeyi yaparken asıl maksadımız Allahın rızasını kazanmak olmalı, Allah için almalı, Allah için vermeli, Allah için yapmalı veya Allah için vazgeçmeliyiz. Her işimizde, her halimizde onun memnuniyetini yani rızasını gözetmeliyiz. Alacağımız ikinci önemli ders de “hilm” konusundadır. Demek ki, gönüllere hitap etmek maddi güç ve silah ile savaşmaktan çok daha etkili ve tesirlidir.
Sonuç olarak; insanoğlu ne cennet sevdası ve ne de cehennem korkusu; ibadetlerini sadece Allah rızası için yapmalıdır. Yapacağımız işlerde gözetece- ğimiz yegane ölçü O’nun rızası ve memnuniyeti olmalıdır.
Eğer yaptığımız işten O memnun ve razı ise gerisi hiç önemli değil. Ama o razı değilse, bütün dünya alkışlasa yine hiçbir önemi yok. Zira her şey O’ndandır.
Yaptığımız her ameli,attığımız her adımı Allah rızası için yapanlardan olalım inşallah….