Mutluluk nedir?
Sitemde bana yorum atarak mutluluğu arayan o kadar çok kişi var.Üstelik çok mutsuz ve dertli insan var.Buna çok üzülüyorum.Aslında çoğumuzun anlamadığı gerçek mutluluğun ne olduğu.O kadar dünya işleri ve isteklerine kaptırmışız ki kendimizi sahip olamadığımız şeyler için kendimizi hırpalıyoruz,dertleniyoruz,hayatımızı karartıyoruz.Bu nedenle belki biraz olsun anlatabilirsem mutlu olacağım diye düşündüm.Lütfen gerçek mutluluğu anlamanız için aşağıda ki yazıyı okuyun.
MUTLULUK NEDİR ?
Hz. Musa, bir gün Allah’a münacatta bulundu: “Ya Rabbi! Senin için çalışıyorum fakat herkes hakkımda konuşuyor. Yüce Allah cevap verdi: “Ya Musa, sen sadece et ve kandan müteşekkil bir kulsun. Ben ise onların Halikı ve Rezzak’ıym. Buna rağmen Benim hakkımda da konuşuyorlar!”
Mutluluk, hemen herkesin istediği ama pek çok kimsenin elde etmekte zorlandığı bir şeydir. Ancak mutluluğu bulamayışımızın sebebi, onun ne olduğunu bilemeyip yanlış anlamlar yükleyerek, yanlış yerlerde ve yanlış şeylerde aramaktan kaynaklanmaktadır. İnsan, ilk önce ne aradığını iyi bilmeli. Bunun için kendini iyi tanımalı ve ne istediğini iyi tespit etmelidir. Sonra isteklerindeki doğruluk ve yanlışlıkları gözden geçirmeli; bunları istediği yeri ve makamı yani hayatı vereni ve onun isteklerini bilmelidir. Olur ki, bizim çok istediğimiz bir şey, onun nazarında zararlı veya yasak, istemediğimiz bir şey de bizim için faydalı ve gerekli olabilir… Gerekli tespitleri yaptıktan sonra iş tercihe kalıyor. Kendi isteklerimizle Allah’ın istekleri çatışınca da onun isteklerini tercih etmesini bilir ve “beni yaratan, şüphesiz beni benden daha iyi bilir ve düşünür” diye teslim olursak, kesinlikle mutluluğu yakalarız. Aksi halde mutluluk, bizim bir hayalimiz olmaktan öteye geçmez ve bir türlü de ona ulaşamayız. Çünkü binlerce, hatta milyonlarca kere denenmiştir. Bunu, Bediüzzaman şöyle ifade etmiştir: “Dünyanın bütün zevk ve lezzetleri zehirli bir bala benzer; lezzeti kadar elemi de vardır.”(Mesnevi-i Nuriye, Habbe) Bu gerçeğe göre, mutlu olalım derken tamamen zehirlenip mutsuz olma ihtimali de vardır; bunu iyi düşünmeliyiz. Kadın, erkek, para, servet, makam, mevki, amirlik, memurluk vs… Bunların, helal yollardan ve haklı olarak elde edilmesi, zehrin tesirini kısmen azaltabilir. Azaltabilir ama yine aslını değiştirmez. O zaman zehirli halleriyle kısmen istifade etmeyi kabul edecek, tamamen yutmayı hiç denemeyeceğiz demektir. Hem bütün dünyevi tatlar, hazlar ve lezzetler, ancak kabir kapısına kadar devam eder, orada her şey biter. Kabrin öbür tarafında geçerli olan tatlar ve lezzetler ise tamamen farklıdır…
Adı, tadı, lezzeti, şanı, şöhreti ne olursa olsun, dünyanın bütün zevk ve lezzetlerinin meşru olanlarını bile sadece tatmaya izin var, doyuncaya kadar yiyip içmeye izin yoktur. Tıpkı süpermarketlerde satılan bazı malların asıllarını göstermek için teşhir edilen ve kısmen tattırılan örnekler, numuneler gibi… Sadece birazcık… Tatmaya izin var ama doyuncaya kadar yemeye izin yoktur. Yemek istersen satın alacaksın. Satın almak istersen bedelini ödeyeceksin. Bedel ödemek tabi ki insanı kısmen mutsuz edebilir. O zaman vazgeçeceksin. Başka yolu yok. Bunun yerine çalmayı denersen daha çok acı, daha çok zehri kabulleneceksin. Fakat bedel ödemeyi gerekli görür ve ondan hoşlanırsan hem tadıp hem de yiyebilirsin. Bu da bir mutluluktur her ne kadar geçici olsa da… Bu da gösteriyor ki, mutluluğun çeşitleri var. Biri geçici olan mutluluk biri de kalıcı. Başka bir deyişle mutlak ve izafi, ya da sanal ve gerçek mutluluk…
Kaynak:Dr.Arif Arslan(Mutluluğun sırları)